Markalar Sosyal Oyunlarda Nasıl Etkili Olabilir?

Sosyal Oyunların Pazarlama çalışmalarında markalar için en verimli yollardan biri olduğu ortada. Bir sosyal oyunla pazarlama çalışması yapmakla, ürünüzü Sanal Eşya ve Oyun Özelliklerine ekleyerek, oyuncular ile interaktif bir şekilde iletişim kurma imkanına sahip olabilirsiniz.

Televizyon, gazete, radyo ve hatta arama motorları reklamları belki sizi birkaç saniye göz önünde tutabilir, fakat ürününüzü sosyal ağlara entegre ederek her oyuncu ile saatlerce etkileşim içinde olabilirsiniz.


Ilaç firması Bayer’in, Sosyal Oyun Fliplife’a entegresi.

Başarılı Sosyal Oyun kampanyaları hazırlamakta yardımcı olacak bazı faktörler:

  • Ürününüzün doğal bir şekilde entegre olabileceği bir oyun bulun.
  • Oyuncuların sunduğunuz içeriği kullanmaları karşılığında, onlara oyunda yardımcı olacak şeyleri sunun.
  • Oyunu kesinlekle bölmeyin, sadece kaçınılmaz olduğu halde Video reklamları kullanın.
  • Oyun içinde sunduğunuz özelliği zaman ile sınırlayın, bu oyuncuların merakını arttıracak, oyuncuyu kullanmaya itecektir.

Ürününüzün doğal bir şekilde  entegre olabileceği oyunu bulun:

  • Moda sektörünün kullanabilecegi oyunlar Alışveriş oyunları,
  • Restoranlar – Şehir kurma veya Restoran yönetimi oyunları,
  • Eğlence sekörü – Nightlife oyunları ile,
  • Bankalar – Şehir kurma, çiftlik oyunları.

Doğru markalar, doğru oyunlarda başarı oranlarını yükseltebilirler.

Konuyla ilgili Semin Özmoralının hazırladığı yazı dizisine göz atabilirsiniz:
Sanal Dünyalarda ve Sosyal Oyunlarda Reklam ve Pazarlama Fırsatları-1
Sanal Dünyalarda ve Sosyal Oyunlarda Reklam ve Pazarlama Fırsatları-2

Kullanıcıyı Nasıl Bilirdiniz?

İnternetin hızla hayatımızın her alanına girdiği bir zamandayız. Artık geri dönüş yok! İnternet dünyasına daha fazla zaman ayıracağız, daha fazla paylaşacağız, daha fazla takip edeceğiz, daha fazla takip edileceğiz. Her yaptığımız işlem sonucunda internet dünyasına bir iz daha bırakmış olacağız.

Bu izleri bırakırken geleceğimize yön verecek kadar önemli olduklarının farkında değilsek büyük bir problem var demektir. Paylaşımları yüzünden hapse giren, türlü cezalar alan insanların sayısı her geçen gün artıyor ve artmaya da devam edecek çünkü, insanlar internet dünyasının sadece “sanal” olduğunu düşünüyor ve sonsuz bir “özgürlük” ortamı olduğunu sanıyorlar. Öyle bir dünya olmadığını üzülerek belirtmek istiyorum. Gerçek dünyada ne kadar özgürseniz internet dünyasında da en fazla o kadar özgürsünüz.

Peki Ne Yapmalı?

Yazdığımız, paylaştığımız her şeyin ileride karşımıza çıkabileceğini düşünerek hareket etmekten başka çaremiz yok. Artık biriyle buluşmadan önce, iş görüşmesine gitmeden önce, herhangi bir yerde bir isim duyduktan sonra ilk yaptığımız şeylerden biri Google’da o kişiyi aratmak oluyor. Arama sonuçlarına bir göz attığımız zaman o kişi ile ilgili ilk izlenimi edinmiş oluyoruz . Görüşmelerin, buluşmaların, tanışmaların devamına da elde ettiğimiz sonuçlara göre karar vermiş olma olasılığımız çok yüksek. İnsanlar artık her şeyi internet hesapları aracılığı ile paylaşıyor; görüşlerini, düşüncelerini kimsenin haklarını gözetmeden açıkça söyleyebiliyor yani içini çok rahat bir şekilde dökebiliyor. Bu sayede, konuşarak anlayabileceğimizden fazlasını paylaşımlarından anlayabiliyoruz. (Yanılma payı her zaman vardır.)

Özellikle iş görüşmeleri sırasında hayati önem kazanan bu konu, şimdiden birçok insanın iş hayatına olumlu veya olumsuz şekilde yön vermiş, vermeye de devam edecek. İş görüşmesine gitmeden önce başvuru yaptığınız kişi/kurum özenle doldurulmuş CV’nize 5 dk göz attıktan sonra adınızı ve soyadınızı Google’da arayarak karşılaştığı sonuçlara göre sizi değerlendirip görüşmek için çağırıyor veya çağırmaya bile gerek duymuyor. Bu nedenle özenle CV hazırlamaktan ziyade paylaşımlarınıza önem vermek ve adınızı soyadınızı arayan birine CV yerine geçebilecek kadar kaliteli bir arama sonuç sayfası göstermek yapabileceğiniz en güzel şey.

(Google hesabıma giriş yapmadan, kullanmadığım bir bilgisayardan aldığım ekran görüntüsü.)

Dışarıdan bakan biri için arama sonuçlarına göre güzel bir profil olabilir, ilk olarak iyi bir izlenim verebilir ama asıl önemli olan bu da değil. Bu profillerin içerikleri. İlk sırada yer alan blogum, Facebook profilim, Twitter hesabım, Vimeo hesabım hep insanlarda olumsuz bir etki yaratacak şeylerle doluysa bu sonuç sayfası bana zarardan başka bir şey getirmez. Bu nedenle aktif kullandığımız sosyal ağlarda yaptığımız paylaşımlar hayati önem taşıyor.

Sosyal ağlar, milyonlarca kişi tarafından kullanıldığı için aktif kullanım sonrası zaten Google’da rahatlıkla bulunabilir hale geliyorsunuz. Bu nedenle sosyal ağları sadece aktif kullanmayıp, ileriyi düşünerek daha yararlı olabilecek şekilde kullanmak bizim için büyük bir artı olacaktır. Bilgi, tecrübe ve deneyimlerimizi paylaşarak, insanların yararını gözeterek hareket ettiğimiz zaman zaten insanlar bizi paylaşımlarımız doğrultusunda daha iyi tanıyacaktır.

İnternet üzerindeki hareketlerinizin geleceğiniz üzerinde olumlu bir etki bırakmasını sağlamak çok zor bir şey değil. Yeter ki bu gücün farkında olun!

Oyunlarda Verilerin Tutulması – Anlamlı Web

İnternet dünyası derinleştikçe elimizde devasa veriler birikmeye başladı. Eskiden olduğu gibi veri toplamak temel amaç olmaktan çıkmış durumda. Temel amaç, bu veriyi işleyebilmek. O kadar çok veri bulunuyor ki bunu işleyemeyenler için yükten başka bir şey olmayacak. Yani, artık herkeste veri var, asıl olarak kazananlar ise bu verileri anlamlandırıp işleyebilenler olacaktır.

Şu anda Facebook’un en büyük gücü elindeki veriler. Bildiğiniz gibi tüm Facebook kullanıcılarının, özel bilgilerinden tutun internet üzerindeki yaşam tarzına kadar her şey veritabanlarında kayıtlı. İşte bu veriyi şu anda kullandığından daha iyi kullanabilirse yani semantik bir yapıda kullanabilirse o zaman asıl patlamasını yapmış olur. (Böyle bir dönemi (Semantik Web) Facebook tam anlamıyla getirebilirse internet dünyasını da yerinden oynatabilecek büyüklükte bir güce (Şimdikinden çok çok daha fazla!) sahip olur. )

Son zamanların güzel gelişmelerinden biri de oyunların da artık daha fazla veri depolayabiliyor olması. Artık sadece bir kaç sayı değil, oyunda yapılan her harekete göre rakam verebilir bir yapı var. Bu yapıyı daha iyi anlayabilmek için Call Of Duty: Black Ops oyununda bazı rakamları paylaşmak istiyorum.

138 Milyar – Oyunda 4 haftada ateş edilme sayısı.
561 Milyon – Kafaya isabet ettirilen ateş sayısı.
828.118 Everest – Oyuncuların toplamda düştükleri yüksekliğe eşdeğer yükseklik.
527.936 Ton – Oyunda atılan el bombalarının ağırlığı.
65 Milyon Ölüm – Oyuncuların kendi kendini yanlışlıkla öldürme sayısı.
8.000 Yıl – Tüm oyuncuların oyun başında geçirdikleri zaman.

Bu rakamlar nerelerde nasıl kullanılır bilinmez ama artık veri toplama konusunda bu kadar gelişme yaşandığına göre bu verilerin anlamlandırılıp kullanılması da yakındır.

Tüm bu gelişmeler internet kullanıcılarının işine yarayacak ve onların interneti daha özel kullanabilmelerine katkıda bulunacak. Bu nedenle tüm bu gelişmeleri zevkle takip etmeye devam edeceğiz.

2010’da İnternet

2011 yılının ilk ayını bitirmeye yaklaştığımız bu günlerde geriye dönüp baktığımız zaman, 2010 yılı internet dünyası için yine dolu dolu geçmiş. Gelin 2010 yılına birde rakamlarla bakalım.

İnternet Kullanıcıları:

1.97 Milyar – Haziran 2010 tarihinde dünyadaki internet kullanıcıları sayısı.
%14 – Geçen yıla oranla artan kullanıcı sayısı.
825.1 Milyon – Asya’da ki internet kullanıcıları sayısı.
475.1 Milyon – Avrupa’da ki internet kullanıcıları sayısı.
266.2 Milyon – Kuzey Amerika’da ki internet kullanıcıları sayısı.
204.7 Milyon – Latin Amerika’da ki internet kullanıcıları sayısı.
110.9 Milyon – Afrika’da ki internet kullanıcıları sayısı.
63.2 Milyon – Orta Doğu’da ki internet kullanıcıları sayısı.
21.3 Milyon – Avustralya’da ki internet kullanıcıları sayısı.

E-Posta:

107 Trilyon – 2010 yılında internet üzerinden gönderilen e-posta sayısı.
294 Milyar – Ortalama 1 günde gönderilern e-posta sayısı.
1.88 Milyar – Dünyada ki e-posta kullanıcı sayısı.
480 Milyon – Geçen yıla eklenen yeni e-posta kullanıcı sayısı.
89.1% – Gönderilen spam e-posta oranı.
2.9 Milyar – Dünyada ki e-posta sayısı.

Sosyal Medya:

152 Milyon – BlogPulse’a göre internetteki üzerinde var olan blog sayısı.
25 Milyar – 2010 yılında gönderilen toplam tweet sayısı.
100 Milyon – 2010 yılında açılan yeni twitter hesabı sayısı.
175 Milyon – 2010 Eylül ayında toplam twitter üye sayısı.
7.7 Milyon – Lady Gaga’yı takip eden twitter kullanıcı sayısı.
600 Milyon – 2010 yılı sonunda toplam Facebook kullanıcı sayısı.
250 Milyon – 2010 yılında Facebook’a katılan kullanıcı sayısı.
30 Milyar – Her ay Facebook’da paylaşılan içerik sayısı (Bağlantı, not, fotoğraf…)
70% – ABD dışında ki Facebook kullanıcılarının aldığı pay.
20 Milyon – Facebook’da her gün yüklenen uygulama sayısı.

Video:

2 Milyar – Youtube’da bir günde izlenen video sayısı
35 – Her dakika Youtube’a yüklenen video saati.
2+ Milyar – Her ay Facebook’da izlenen video sayısı.
20 Milyon – Her ay Facebook’a yüklenen video sayısı.

Görüntüler:

5 Milyar – 2010 Eylül ayında Flickr’da bulunan fotoğraf sayısı.
3000+ – Her dakika Flickr’a yüklenen fotoğraf sayısı.
130 Milyon – Flickr’a her ay yüklenen fotoğraf sayısı.
3+ Milyar – Her ay Facebook’a yüklenen fotoğraf sayısı.
36 Milyar – 2010 yılında Facebook’a yüklenen fotoğraf sayısı.

Daha fazla istatistik için bu yazının kaynağını mutlaka inceleyin.

Büyüleyici rakamlar biliyorum, 2011 yılında bu rakamların nasıl olacağını tahmin etmek çok da zor değil. Yıllardır ivmeli bir şekilde artan bu rakamlar daha hızlı bir şekilde artmaya devam edecek. Bakalım 2011 yılında bizleri neler bekliyor.

Grup Alışveriş Siteleri vs Facebook Deals

Grup alışveriş furyasına kapılmayanınız yoktur sanırım. Groupon fırtınası Türkiye’de de fazlasıyla etkili oldu ve onlarca grup alışveriş sitesi açıldı, bir çoğu iyi işler çıkaramasada 4-5 proje emin adımlarla ilermeye devam ediyor. 2011’de grup alışveriş pazarının liderleri ve kalıcı olacak isimleri netleşir diye düşünüyorum.

Tüm bunlar olurken dünyayı kasıp kavuran bir Facebook var ki sormayın. Önümüzdeki aylarda Facebook, alışverişin daha da sosyalleşebilmesini sağlamak amacıyla Deals uygulamasını yayına alacak. Bu uygulama sayesinde şirketler sayfaları üzerinde bu uygulamayı kullanarak kampanyalar yapabilecek. Gerektiği zaman kendi grup alışveriş kampanyasını, gerektiği zaman Places’ı kullanarak konum bazlı kampanyasını yapacak ve milyonlara duyurabilecek. (?)

Peki, bu uygulama grup alışveriş sitelerini nasıl etkileyecek? Bu uygulama ile beraber Facebook bir sektörün daha sonunu getirebilecek mi? Yoksa sadece Facebook’un yaptığı uygulamaların arasında yer alıp sadece basit, bütünleyici bir araç mı olacak?

İsmail Dağlı’ya göre Deals, grup alışveriş siteleri için gerçekten büyük bir tehdit olacak ve büyük bir pazar payına sahip olacak. (Yazıyı okumak için tıklayın.) Bu konuda İsmail’e katılmıyorum. Çünkü sektörü yakından takip edenler için Facebook Deals gerçekten önemli bir gelişme olabilir. Facebook’un elindeki üyelerden dolayı da çok büyük pay alması gerekir fakat realist bir bakış açısıyla düşündüğümüz zaman böyle olmayağını görüyoruz.

Grup alışveriş siteleri ve Facebook Deals’ı karşılaştırarak neden katılmadığımı açıklamaya çalışacağım.

Grup Alışveriş Siteleri:

1- Yazılım ve tasarımsal düşünüldüğü zaman tamamen hazır bir sistemi bulunduğundan dolayı bir kampanya oluşturmak için işletmenin yapması gereken hiçbir şey yok, siz anlaşmanızı yaparsınız ve geri kalanı onlar halleder. Zaten işin arkasında bir çok dalda uzman olan büyük bir ekip bulunuyordur.

2- Sisteme üye yüzbinlerce kişi, yüzbinlerce e-mail abonesi, normal ziyaretçilerden oluşan bir topluluk bulunuyor. Önceki reklam ve kampanyalardan dolayı sürekli büyüyen bir yapı olduğu için “sıfırdan” topluluk oluşturmanıza gerek kalmaz. Anlaşma sonrası hem siteyi ziyaret edenler kampanyayı görecekler, hem de üyelere ve e-posta abonelerine mailler gidecek bu sayede bir anda yüzbinlerce kişiye ulaşmış olacaksınız.

3- Anlaşma sonrası zaten reklam yapılan mecralarda sizin kampanyaların kullanılması hem yayılım açısından büyük yarar sağlayacak hem de bilinirliği arttıracaktır. Outdoor, Adwords, Facebook gibi reklam platformlarında zaten günlük reklam döndüğü için reklamlarla uğraşmak zorunda da kalmazsınız.

4- Fırsatı satın alan kişiler zaten siteye üye olmak zorunda oldukları için veya zaten üye oldukları için o kişiye ait birçok bilgiye de sahip olunmuş olur.

Genel olarak ele alacak olursak bu karşılaştırma için 4 madde gayet yeterli.

Facebook Deals:

1- Eğer her Facebook izin verecekse -ki vermesi daha iyi olur- işletmeler uygulama için bir tasarım ve geliştirmeler için ek yazılım yapmak zorunda kalacak.

2- Kampanyayı yapacak olan işletme ilk aşamada en fazla, resmi sayfasında bulunan kişilere ulaşmış olacak. (İşletmelerin %95’inin henüz profesyonel iletişim yaptığı sayfası bulunmuyor. Sayfası bulunan işletmeler ise maalesef çok küçük bir topluluk oluşturmuş durumdalar ve topluluk yönetimi konusunda çok eksik durumdalar.)

3- Hayranları sayfalara toplarken bile büyük reklam bütçeleri ayıran ve profesyonel bir ekip ile çalışmadığı zaman genelde başarısız olan markalar bu defa kampanyalarının reklamlarını yapmak zorunda kalacak. Çünkü ortada büyük bir kitle bulunmuyor. Kampanya olağan üstü bir şey değilse viral yayılımı da mümkün olmayacağı için müşterileri bir araya toplamak için devasa reklam bütçeleri ayırmak zorunda kalacak. Tabi bu reklamları da bir ajansa veya profesyonel bir kişiye yaptırmadığı zaman büyük ihtimalle başarısız olacaktır. Çünkü, insanları bir araya toplamak eskisinden çok daha zor.

4-  Veri bakımından düşünülecek olursa reklamlar sonucu sayfaya katılan kişilerden sadece uygulamayı kullananların Facebook tarafından izin verilen bilgilerine ulaşılmış olacak.

Son olarak da işletme gözüyle bu uygulamalardan hangisinin daha yararlı olduğunu düşünelim.

Grup alışveriş siteleri kullanıldığı zaman hem verilecek olan hizmetten/üründen indirim yapılır hem de satış üzerinden grup alışveriş sitesine bir kar bırakılır. Bu, işletmeler için çok karlı olmayabilir. (Grup alışverişini yapacak olan işletme bir şekilde kar ediyordur, yoksa zaten bu işe girişmez. (: ) Bir de Facebook Deals’ı düşünün! Hem bir topluluk oluşturulup yönetilecek, hem reklam verilecek hem de bu işlerin sonucunda doğacak müşteri şikayetleri ile kendileri uğraşacaklar. Bunların hepsi için insan gücü gerekir. İşletme, bu kampanyaları sürekli yapmayı hedefliyorsa bir ekip kurmak zorunda kalacaktır. Tabi bunun için harcayacakları emek ve para çok daha fazla olacaktır.

Bu ve benzeri nedenlerle işletmelerin grup alışveriş sitelerini kullanarak çok daha rahat edeceklerine ve daha karlı çıkacaklarına inanıyorum. Facebook Deals bu aşamada en fazla bütünleyici bir araç olarak yer alır diye düşünüyorum.

Son söz: Facebook Deals güzel bir uygulama fakat tahmin edildiği gibi efektif olmayacak ve bekleneni veremeyecektir. (Facebook, her zaman çılgın bir fikir ile beni yalancı çıkarabilir ama şu aşamada öyle bir şey görünmüyor. (: ) Grup alışveriş siteleri 2011 yılında, 2010 yılına göre artan bir ivme ile büyümeye devam edecektir. (Bu ivmenin azalmasını istemiyorsalar, 2011 yılı için yenilikler düşünmeye başlamış olsalar iyi olur.)

Peak Games İstatistikleri

29 Aralık’da yazdığım “Haftanın en hızlı büyüyen oyunları” başlıklı yazımda sıralamada yer alan Komşu Çiftlik oyunu sahibi Peak Games’in 1.5 Milyon dolar yatırım aldığını öğrendik.

Kurucuları arasında Sidar Şahin, Safa Sofuoğlu ve Demet mutlu gibi girişimcilerin bulunduğu ve tamamen Türk ortaklardan oluşan Peak Games’in global yatırım alması Türk internet pazarı için sosyal oyunların geleceği ile ilgili umut verici bir gelişme sayılabilir.

Peak Games’in yatırım almasındaki en büyük etken şüphesiz oyunlardaki hızlı büyüme ve kısa sürede ulaştığı kullanıcı sayısı. Oyunların Appdata verilerine bakarak bu inanılmaz büyümeyi görebiliyoruz.

Komşu Çiftlik:
Aylık aktif kullanıcı sayısı: 1.773.950

Aylık aktif kullanıcı grafiğine bakarak ne kadar hızlı büyüdüğünü çok rahat görüyoruz.

Okey:
Aylık aktif kullanıcı sayısı: 3.907.784

Günlük aktif kullanıcı sayısı azlıyor fakat hala açık ara en büyük Facebook Okey oyunu uygulaması. Aylık aktif kullanıcı sayısı ise hala dengede.

Petiler:
Aylık aktif kullanıcı sayısı: 319.373

Baktığımız zaman bu uygulamanın da aylık aktif kullanıcı sayısı sürekli olarak artmaktadır.

Rakamlara baktığımız zaman özellikle Komşu Çiftlik oyununun yakaladığı ivme yatırımcıları cezbetmiş görünüyor. Bu ivme ile devam edilirse çok yakın zamanda daha büyük yatırım haberleri alacağımızdan eminim.

Önümüzdeki haftalarda Peak Games kurucularından Sidar Şahin ile söyleşi yapmayı planladığımızın haberini de vererek yazıyı sonlandırmak istiyorum. Önümüzdeki hafta Çarşamba günü görüşmek üzere.

Facebook Uygulamaları mı? Mikrosite mi?

Facebook uygulamaları bize bir mikrosite üzerinde yapmayı hedeflediğimiz hemen her şeyi yapma imkanı sağlıyor. Bu nedenle ajansların son yıllarda en çok yaptığı işlerden olan mikrositelerin artık eskisi kadar efektif olmadığını daha net görebiliyoruz.

Aşağıda mikrositeler ve Facebook uygulamaları ile ilgili ufak bir karşılaştırma var. Bu karşılaştırmayı yaparken mikrositelerde yaptığımız işleri Facebook uygulamalarımızda da yapabildiğimizi göz önünde bulundurdum. Hangisinin daha efektif olduğuna siz karar verin.

Mikrositeler:

1- Marka mesajını ve ürünü anlatan kreatif bir fikir gerekir.

2- Sıfırdan bir site hazırlandığı için yüksek bir medya satınalması gerekiyor. Ancak bu şekilde sıfırdan hazırlanmış olan bu sayfa kullanıcılara ulaşır ve bilinirliği artar.

3- Kullanıcıları farklı bir alana tekrar tekrar toplamak her zaman büyük sıkıntı yaşatır. Kullanıcılar daha önce bildikleri bir alana gelmekten daha çok zevk alırlar.

4- Hem markayı hemde yeni ürünü/projeyi anlatacak bir domain bulmak gerekir.

5- Sadece medya satınalması yetmez, SEO yapılarak arama motoru dostu bir mikrosite oluşturmak gerekir. SEO için ek masraf ve zaman harcanması gerekir.

6- Domain, reklamlar, seo derken amaca uygun bir kitle oluşturmak çok büyük zaman kaybına neden olur.

7- Proje bittikten sonra toplanan veriler analiz edilir ve raporlanır. Mikrosite kaderine terk edilir ve kapanır. Bir süre sonra elimizde sadece bir veritabanı kalır. (Genelde o veritabanı da bir daha işe yaramaz, değerlendirilemez)

Bir de Facebook Uygulamaları için aynı maddeleri inceleyelim:

1- Marka mesajını ve ürünü anlatan kreatif bir fikir gerekir.

2- Markaya ait ana hesap üzerinde uygulamalar yayına alındığı için var olan bir kitle ile proje yayına geçer. Medya satınalması tamamen bu kitleyi arttırmaya yönelik olur, sıfırdan bir kitle oluşturmak gibi bir sorun kalmaz.

3- Kullanıcılar zaten aşina oldukları bir platformda bulundukları için uyum problemi yaşamazlar, benimsedikleri alanda daha rahat hareket ederler.

4- Marka sayfası altında olduğumuz için yeni bir domain arayışına girmemize gerek kalmaz, basit bir metin bile kullanıcıları uygulamaya çekmeye yetebilir.

5- Facebook’da seo kavramı çok yerleşmediği için bu tarz bir işleme gerek kalmaz, basit taktikler ile Facebook arama motoruna uyum sağlanabilir. (En azından şimdilik!)

6- Var olan kitlemize insan kazandırdığımız için topluluk oluşturma derdimiz olmaz, hedef kitlemiz değişse bile Facebook reklamları ile hedef kitlemizi çok rahat bir şekilde uygulamamıza yönlendirebiliriz. Uygulamanın tasarım ve kodlaması dışında ek bir zaman kaybı yaşanmaz.

7- Proje bittikten sonra sadece bu uygulamaya ait istatistikler ile gerekli analiz ve raporlama yapılır. Sadece bu uygulamaya katılan kullanıcılara ait veritabanı alınır. Tüm kullanıcıların hala bir arada kalması ve bir sonraki uygulamaya büyük bir artı (+) ile başlıyor olmanın keyfi ise size kalıyor.

Şimdi siz karar verin Facebook uygulaması mı? Mikrosite mi?

Girişimci Olacağım! Ama neden bilmiyorum!

“Girişimci”lik konusu son zamanlarda çevremizde çok fazla duyduğumuz bir şey. Herkes bir iş peşinde, herkes girişimci. Tabi bu kötü bir şey değil, aksine iyi bile diyebiliriz. Herkes bir şeylere girişirse, başarısız olanlar çok fazla olur ama bu başarılı olacakların sayısı da aynı şekilde artar. Yeter ki girişimciler, neyi niçin yaptıklarının farkında olsunlar.

Bu konuyla ilgili çok güzel bir hikaye vardır. Bu hikayeyi okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınıza eminim.

Amrikalı bir işadamı kıyıdaki bir Kosta Rika köyünün rıhtımındayken küçük teknesiyle bir balıkçı yanaşıyormuş. Teknenin içinde birkaç iri ton balığı varmış.

Amerikalı, balıkçıya balıklarının kalitesinden dolayı iltifat etmiş ve onları tutmasının ne kadar sürdüğünü sormuş.

Balıkçı “az vaktimi aldı” demiş. Amerikalı neden daha fazla denizde kalıp daha fazla balık tutmadığını sormuş. Balıkçı ailesinin şimdiki ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadar balık tuttuğunu söylemiş.

Amerikalı sormuş, “Peki zamanının geri kalanını ne yapıyorsun?”

Balıkçı cevap vermiş, “Geç saate kadar uyuyorum, biraz balık tutuyorum çocuklarımla oynuyorum, karım Maria’yla siesta yapıyorum, her akşam köye gidip şarap içiyorum ve arkadaşlarımla gitar çalıyorum. Çok yoğun ve dolu bir hayatım var senor.

Amerikalı dudak bükmüş, “Ben bir Wall Street yöneticisiyim ve sana yardım edebilirim. Balık avlamaya daha fazla zaman ayırmalısın, daha büyük bir tekne almalısın ve bir de internet sitesi açmalısın. Ulaşılabilir bir ilerleme planı birkaç tekne için sermaye kazandırır. Sonunda balıkçı teknelerinden bir filon olur. Tuttuğun balıkları aracıya satmanktansa, onları işleyenlere doğrudan satarsın ve sonunda kendi konserve fabrikanı açarsın. Ürünü, işlenmesini ve dağıtımını kontorol edersin. Bu sahil kasabasından ayrılıp San Jose, Kosta Rika ve sonrada Los Angeles, en sonunda da New York’a taşınman gerekir. Burada işlerin bir kısmını üçüncü parti müşterilere yaptırman gerekir ki genişleyen işletmeni dikey pazarda yönetebilesin.”

Balıkçı sormuş, “Ama senor tüm bunlar ne kadar zaman alacak?”

“15-20 sene.”
“Ya ondan sonra senor?”

Amerikalı gülmüş ve demiş ki, “Bu en iyi tarafı. Doğru zaman geldiğinde şirketini halka arz edersin ve şirket hisselerini halka satıp çok zengin olursun. Milyonlar kazanırsın.”

“Milyonlar mı, senor? Peki ondan sonra?”

Amerikalı şöyle demiş, “Sonra emekli olursun, geç saatlere kadar uyuyabileceğin, çocuklarınla oynayabileceğin, karınla siesta yapabileceğin şarap içerken arkadaşlarınla gitar çalabileceğin bir köye yerleşirsin.

Alıntı: “Büyük Markalar, Büyük Hatalar – Jack Trout – (Sayfa: 195-196)

Twitter Kullanarak Basit Medya Takibi Yapmak

Burak Budak yeni nesil iletişim platformu Twitter kullanarak nasıl medya takibi yapılabileceğini anlatıyor.

Markalar dışında kişiler de kişisel markalarını ve sitelerini takip etmek, bilinirliğini arttırmak için sosyal medyayı farklı şekillerde kullanmaya başladı. Daha önce sadece paylaşım yapan kişiler artık hakkında ne konuşulmuş, site/blogları hakkında neler yazılmış, kim nerede ne kadar paylaşmış bilmek ve bir şekilde olaya müdahale etmek istiyor. Kişisel iletişimini de tek yönlü olmaktan çıkarıyor.

Yani, sadece paylaşma devri bitti, artık yaptığımız işleri takip etmek zorundayız!

İşte tam burada hızla popülerliği artan twitter araçları devreye giriyor. Markalar kendi işlerini yaptırmak için ücretli araçları ve ajansların geliştirdikleri yazılımları kullanıyor ama kişi olarak bunu yapmak maddi açıdan pek mümkün olmayabilir. Bu yüzden ücretsiz araçlar burada cankurtaran rolünü üstleniyor.

Yazının devamında bu araçları göreceksiniz. Emin olun bu ve benzeri araçları mantıklı kullanarak bir çok ücretli yazılımdan çok daha iyi sonuç alabilirsiniz.

Twitority : Sadece twitter’ın arama motorunu kullanarak arama yapabildiğimiz bir uygulama. Bu uygulamada arama yapılmasını istediğimiz kullanıcıların takipçileri ile ilgili sınırlama yapmak gibi bir özelliği var.

TweetScan : Twitter ve Identi.ca arasında arama yapan bir uygulama. Arama yaparken 2 siteden istediğimizi seçebiliyoruz bunu yanında arama yapılacak kullanıcıyı da belirleyebiliyoruz. Arma sonuçlarını 90 saniyede bir otomatik güncelliyor. Ana sayfasında yapılan aramaların sıklığına göre bir etiket bulutu oluşturuluyor ve twitter kullanıcı adınız ile giriş yapınca 14 günlük ücretsiz sonra yıllık 20$ karşılığında e-posta hesabınıza kelime bazlı uyarılar alabiliyorsunuz.

Twingly : Bloglar ve microbloglar (twitter, identi.ca…) arasında ayrı ayrı arama yapmaya imkan veren bir uygulama. Microbloglarda arama yaptığımız zaman belirli servisleri seçip özelleştirilmiş sonuçlar elde edebiliyorsunuz. Arama sonuçlarına özel olarak verdiği kodlar aracılığı ile arama sonuçlarını bloglarınızda da yayınlayabiliyorsunuz.

TweetGrid : Tek sayfada birden fazla arama imkanı sunan bir uygulama. Ana sayfada yer alan kutularda arama sayımıza uygun bir tane seçip aramalarımızı gerçekleştirebiliyoruz. Böylece tek sayfada anlık güncellenen birden fazla aramaya sahip oluyoruz.

TweetVolume : Twitter’da yapılan paylaşımlarda kullanılan kelimeleri baz alan bir uygulama. Aramak ve karşılaştırmak istediğiniz en fazla 5 tane kelimeyi yazıp tweet sayılarını ve grafiklerini görebiliyorsunuz.

NearByTweets : Arama yapmak istediğimiz yeri ve kelime ile beraber sonuç sayısını seçip arama yapabiliyoruz. Fikir olarak çok güzel bir uygulama olduğu halde verdiği sonuçlar o kadar tatmin edici değil. Yine de popüler aramalarda iyi sonuçlar elde edilebilir.

tweepz : Kullanıcı profillerinde arama yapmamıza imkan veren bir uygulama. Yani “loc:Turkiye” şeklinde bir aramada karşımıza profilinde Türkiye yazan üyeler geliyor. Bu gelen üyeler içinde de belirli sınırlamalar yaparak tam anlamıyla hedefkitlemize ulaşma imkanı veren bir sistem. Arama sonucunda takipçi sayısı, takip ettiği kişi sayısı, dil gibi sınırlamalar ile odaklı sonuçlar elde edebiliyoruz.

TwitterJobSeach : Twitter verisini analiz ederek arama kelimelerine “iş” konulu tweet’leri getiren bir uygulama.

Tweefind : Yapılan arama sonuçlarını yazan kişilerin kullanıcı popülerliklerine göre sıralayan bir uygulama. Uygulamada aynı sayfadan bing ve google aramalarına da ulaşabiliyoruz. Bunlar dışında popüler video, twetmeme ve rss popülerliklerine göre sonuçları da aynı sayfada bulabiliyoruz.

BackTweets : Kullanıcıların twitter prfillerinde paylaştıkları linkler arasında arama yapan bir uygulama. Bu uygulama sayesinde tüm tweet’lerde ilgilendiğiniz linki arayaıp net sonuçlara ulaşabilirsiniz. Link kısaltma servislerinide çözebildiği için çok kaliteli sonuçlara ulaşabilirsiniz.

PicFog : Twitter’da twitpic ve yfrog aracılığı ile paylaşılan resimleri gösteren ve bu resimler arasında arama yapmaya imkan sağlayan bir uygulama. Anlık olarak güncelleniyor.

TwittBee : Önüne geldiği kelimenin twitter aramasında linklenmesini sağlayan “#” işaretinin kullanıldığı kelimelerde arama yapılmasını sağlıyor. Anlık olarak güncelleniyor.

Tweetmi : Yaptığınız arama ile ilgili en son girdileri ekrana getiren bu uygulamanın ek özelliği ise yan menüde o arama ile ilgili diğer kaynaklarda ki sonuçları da listelemesi. Anlık olarak güncellenen ve doğru sonuçlar veren bir uygulama.

Twittospheric : Gerçek zamanlı arama yapmaya olanak sağlayan bir arama motoru. Diğerlerinden farklı olan tarafı ise sonuçları uçan kuşların taşıması. Görsellik açısından hoş ama kullanışlılık bakımından kötü bir uygulama.

ListOfTweets : Yaptığımız aramaları özelleştirebilmemize olanak sağlayan bir uygulama. Anlık olarak güncellenen sayfada seçtiğimiz arama sonuçlarını text ve ya html türünde alıp kullanabiliyoruz.

TweetViz : Gerçek zamanlı twitter arama motoru. Diğerlerinden tek farkı sonuçları büyük olarak tam ekranda vermesi. Anlık olarak güncelleniyor.

TweetTabs : Gerçek zamanlı sonuçlar veren ve anlık güncellenen bir arama motoru. Bunun en güzel yanı aynı sayfada onlarca aramayı beraber kontrol edebiliyor olmanız. Her bir arama üzerinde tam hakimiyete sahipsiniz. Yani tarayıcınızda açtığınız sekmeler gibi arama sekmelerinde çalışabililiyorsunuz.

Tianamo : Twitter aramalarını 3 boyutlu veri görselleştirmesi ile sonuçlandıran bir uygulama. Aradığınız kelimeyle ilgili olan alt etiketleri de kullanarak bir kabartma harita hazırlıyor. Yan tarafta da metin olarak arama akışını görebiliyorsunuz.

Monitter : Eş zamanlı birden fazla pencerede anlık güncellenen arama yapmaya imkan sağlıyor. Kullanışlı bir uygulama.

VisibleTweets : Gerçek zamanlı arama imkanı sağlan bir site. Diğerlerinden farkı ise sonuçları farklı animasyonlar şeklinde yayınlıyor olması. Çok eğlenceli bir görüntüye neden olsada, hız açısından pek verimli değil.

Twipho : Twitter’a twitpic aracılığı ile eklenen resimler arasında arama yapmamıza imkan veren bir uygulama.

IceRocket : Twitter, MySpace, Google blog araması gibi yerlerde arama yapan bir uygulama her birine ayrı ayrı ulaşabilme imkanımız var. Dil ve gün seçerek sonuçları özelleştirebiliyoruz.

Twopular : Twitter gönderilerine göre en popüler konuları listeler. Listelerken twitter arama sonucu, yahoo, google gibi popüler yerler de dikkate alınır. Sık sık güncellenen en popüler listesi elimizin altında olmuş oluyor. Bu listenin saatlik, günlük, haftalık, aylık ve tüm zamanlarda ki haline de aynı yerden ulaşabilme imkanımız var.