Tico’lu Balıkçı ve Wall Street Analizcisi

Hayatın her alanında olduğu gibi projelerimize de ne istediğimizi bilerek başlamak gerekiyor. Ne istediğimizi bilmediğimiz zaman harcadığımız zaman ve emeğin çok büyük bir kısmı boşa gider ve asıl hedefimize asla ulaşamayız.

Konu ile ilgili olarak hayatın her alanında bize örnek olacak, proje yönetimi konusunda çok dersler çıkarabileceğimiz ve “sonuç odaklı” çalışmanın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayacağımız bir yazıyı paylaşmak istiyorum.


Amrikalı bir işadamı kıyıdaki bir Kosta Rika köyünün rıhtımındayken küçük teknesiyle bir balıkçı yanaşıyormuş. Teknenin içinde birkaç iri ton balığı varmış.

Amerikalı, balıkçıya balıklarının kalitesinden dolayı iltifat etmiş ve onları tutmasının ne kadar sürdüğünü sormuş.

Balıkçı “az vaktimi aldı” demiş. Amerikalı neden daha fazla denizde kalıp daha fazla balık tutmadığını sormuş. Balıkçı ailesinin şimdiki ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadar balık tuttuğunu söylemiş.

Amerikalı sormuş, “Peki zamanının geri kalanını ne yapıyorsun?”

Balıkçı cevap vermiş, “Geç saate kadar uyuyorum, biraz balık tutuyorum çocuklarımla oynuyorum, karım Maria’yla siesta yapıyorum, her akşam köye gidip şarap içiyorum ve arkadaşlarımla gitar çalıyorum. Çok yoğun ve dolu bir hayatım var senor.”

Amerikalı dudak bükmüş, “Ben bir Wall Street yöneticisiyim ve sana yardım edebilirim. Balık avlamaya daha fazla zaman ayırmalısın, daha büyük bir tekne almalısın ve bir de internet sitesi açmalısın. Ulaşılabilir bir ilerleme planı birkaç tekne için sermaye kazandırır. Sonunda balıkçı teknelerinden bir filon olur. Tuttuğun balıkları aracıya satmanktansa, onları işleyenlere doğrudan satarsın ve sonunda kendi konserve fabrikanı açarsın. Ürünü, işlenmesini ve dağıtımını kontorol edersin. Bu sahil kasabasından ayrılıp San Jose, Kosta Rika ve sonrada Los Angeles, en sonunda da New York’a taşınman gerekir. Burada işlerin bir kısmını üçüncü parti müşterilere yaptırman gerekir ki genişleyen işletmeni dikey pazarda yönetebilesin.”

Balıkçı sormuş, “Ama senor tüm bunlar ne kadar zaman alacak?”

“15-20 sene.”

“Ya ondan sonra senor?”

Amerikalı gülmüş ve demiş ki, “Bu en iyi tarafı. Doğru zaman geldiğinde şirketini halka arz edersin ve şirket hisselerini halka satıp çok zengin olursun. Milyonlar kazanırsın.”

“Milyonlar mı, senor? Peki ondan sonra?”

Amerikalı şöyle demiş, “Sonra emekli olursun, geç saatlere kadar uyuyabileceğin, çocuklarınla oynayabileceğin, karınla siesta yapabileceğin şarap içerken arkadaşlarınla gitar çalabileceğin bir köye yerleşirsin.”

Alıntı: “Büyük Markalar, Büyük Hatalar – Jack Trout – (Sayfa: 195-196)

İstSec 2011 Başlıyor – Sosyal Medya ve Bilgi Güvenliği

Hamza’nın blogunda gördüğüm güzel bir konferansı paylaşmak istiyorum. İstSec, Bilgi Güvenliği konferansı 3-4 Haziran tarihlerinde yapılacak.

Sosyal medya, son iki yılda inanılmaz bir hızla yaygınlaştı fakat bilgi güvenliği konusu herkesin atladığı bir konu olarak kaldı. Sosyal medyanın büyümesi demek bilgi güvenliğinin öneminin artması demek. Bu konuya da yer verilecek olan İstSec’i kaçırmamanızı öneriyorum.

Ayrıntılı bilgi için Hamza’nın yazısını da aynen paylaşıyorum.

Ülkemizde eksikliği her geçen gün daha fazla hissedilen ürün/teknoloji bağımsız, çözüm odaklı güvenlik anlayışına katkı sağlamak amacıyla, her yıl Haziran ayında gerçekleştirilen İstanbul’a özel Bilgi Güvenliği Konferansı olan İstSec, bu yıl 3-4 Haziran 2011 tarihlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilecektir.

Türkiye’den ve çeşitli ülkelerden konusunda söz sahibi bilgi güvenliği uzmanlarını ve BT güvenliği meraklılarını buluşturacak olan İstSec 2011’in bu yılki ana teması “yeni teknolojiler, yeni güvenlik riskleri” olarak belirlenmiştir

Konferans Programı:

İstSec 2011’de 38 farklı konuda 35 farklı uzman yer alacaktır. Ayrıca hem internet üzerinden hem de etkinlik alanında “Capture The Flag Ethical Hacking” yarışması gerçekleştirilecektir.

Konferans boyunca, internet yasaklarının teknik ve hukuki boyutları, sanallaştırma güvenliği, bulut bilişim güvenliği, siber istihbarat toplama yöntemleri, adli bilişim analizi, mobil telefon güvenliği, yeni nesil tehditler ve çözüm önerileri, yeni nesil hacking yöntemleri, CEO ve CIO’lar için Yeni Nesil Güvenlik, Siber Tehditler ve Türkiye’nin Siber Güvenlik Yol Haritası ve APT(Advanced Persistent Threat) gibi konular detaylıca irdelenerek katılımcıların bilgi sahibi olması sağlanacaktır.

Konferans programına http://www.istsec.org/?page_id=6 adresinden ulaşılabilir.

Konferans Sponsorlarımız:

İstSec ‘11, SadeceHosting, Microsoft, Helyum, Trend Micro, SymTürk, GateProtect, StoneSoft, Inforte, Bilişimcim, Palo Alto Networks , Mavituna Security, Bilgi Güvenliği AKADEMİSİ, ADEO, Zemana, Labris Teknoloji, ÇözümPark ve Tamara Electronics sponsorluğunda gerçekleştirilmektedir.

Katılım & Kayıt:

Konferansa katılım ücretsiz olup kayıt yaptırılması gerekmektedir.

http://www.istsec.org/kayit.html adresinden kayıt işlemi tamamlanabilir.

İletişim:

Konferansla ilgili tüm geri bildirimler için info@istsec.org adresine e-posta gönderebilirsiniz.

Ulaşım:

İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü

Kurtuluş Deresi Cad. Yahya Köprüsü Sok. No: 1

Dolapdere 34440 Beyoğlu İstanbul

İstSec ‘11 Bilgi Güvenliği Konferansı’nda görüşmek üzere!

İnternet Dünyasında Çalışanlar

İnternet dünyasında kadınlar ve erkekler ile ilgili yapılan araştırmalardan sonra şimdi de internet dünyasında çalışanlar üzerinde yapılan IAB – Türkiye araştırmasını sizlerle paylaşıyorum.

11.6 milyon çalışan üzerine yapılan bir araştırmadan söz ediyoruz, bu rakam toplam internet kullanıcılarının %48’inin oluşturuyor. Toplam internet kullanıcı sayısı olarak yine IAB – Türkiye’nin verdiği 24.306.227 rakamını kullanıyoruz.

– Çalışan kesimin %69’u erkeklerden oluşuyor.
– Çalışan kesimin %82’isi hemen hemen her gün internete giriyor.
– Çalışan kesimin %41’i ortaokul ve altıdna bir eğitim seviyesine sahip.
– En enteresan verilerden biri ise çalışan kesimin %22’si 24 yaşın altında.
– Çalışan kesim interneti en çok arkadaşları ile haberleşmek, gazete okumak, tv – video izlemek ve e-devlet – bankacılık işlemleri için kullanıyor.
– İlginç verilerden biri de çalışan kesimin %42’si çocuksuz.
– Çalışan kesimin %5’i hala internet kafelerden internete giriyor. Buna ek olarak %55’i evden internete bağlanıyor. – Genel olarak çalışan kesimin %35’i internete cep telefonlarından bağlanıyor.  Çalışan kadınların internet alışkanlıklarının farklılığı burada da ortaya çıkıyor çünkü kadınların %43’ü erkeklerin ise %31’i mobil internet kullanıyor.
– Aslında en fazla internet kullanması gereken kesim olduğunu düşündüğüm üst düzey yöneticiler ise, maalesef ki, sadece %2’lik bir oranla en az internet kullanan kitle durumundalar. En çok internet kullanan çalışan kitle ise %37 ile “işçi” kesimi oluyor.

Raporun ayrıntılarını mutlaka inceleyin. Tüm bu veriler internet alışkanlıklarımızı ortaya çıkardığı, daha önemlisi girişim fikirlerinde çok fazla önem kazandığı için hepimizin ezbere bilip, yorumlayabildiğimiz veriler olmalıdır.

Daha önce de dediğim gibi önemli olan verilerin bulunması değil, bu verileri iyi şekilde anlamak ve yorumlamak. Bunu iyi bir şekilde yapabilirsek her şey çok daha anlamlı olacaktır.

Infografik: Mobil Internet Büyüyor, Pazarlama Nasıl Devam Edecek?

Microsoft yayınladığı ilgi çekici bir Infografik ile durumu göz önüne sermiş. İçeriğinde çeşitli örneklere yer verilmiş. Örneğin; Lokal aramaların %50’si mobil cihazlardan yapıldığı bildiriliyor.

Kısaca infografik açıklaması:
Mobil Internetin hızla büyüdüğü ortada – Lokal aramalar, Oyunlar, Videolar ve birçok içerik artık her türlü mobil cihazdan ulaşılabiliyor – Mobil Internetin en sık kullanıldığı alanlar ise Sosyal ağlar olarak belirtiliyor.

Dilerseniz buradan sunum haline ulaşabilirsiniz.

Sosyal Medya Entegrasyonu

Geleneksel medyanın vazgeçilmezlerinden biri olan entegre pazarlamanın önemi sosyal medyada da öne çıkıyor. Yeni bir ürün çıktığı zaman televizyon reklamı hazırlanır ve genelde ilk reklamdan sonraki gün billboardlar, gazeteler , radyolar büyük internet siteleri bu üründen bahsederdi, hepsi aynı dili kullanır, aynı görsellikte olurdu. Bu yapılanların etkisiyle ürün hemen her kesime tanıtılmış olur ve birden farklı yerde defalarca gördükleri için akıllarına kazınmış olurdu.

Peki bu yöntemi sosyal medya üzerinde nasıl uygulayabiliriz?

Öncelikle sosyal medyada diğer medya organlarında olduğu gibi belli dönemlerde iletişim yapıp geri kalan zamanlarda susmak gibi bir hakkımızın bulunmadığını belirtmek lazım. Sosyal medya iletişimi sürekli olmak zorundadır. Markalara göre bu iletişimin tonu değişebilir fakat hepsinde bir düzen içerisinde süreklilik şarttır.

Bu çerçevede hareket edecek olursak:

1- Markanın aktif olan tüm sosyal ağlarda resmi hesabının alınması gerekiyor.
Bunun en önemli nedeni sizden habersiz birileri bu hesapları almasını ve özellikle kötü yönde kullanılmasını engellemek. (Bir çok ağda iletişime geçip hesaplar geri alınsada bazılarında alınamıyor olması kötü sonuçlar doğurabiliyor.) Tabi tüm sosyal ağlarda hesaplar alındı diye hepsini kullanmak gibi bir zorunluluk yok. Bu sosyal ağlardan en aktif kullanılanları, hedef kitle analizimizi yaparak kitlemizin en çok yer aldığı ağları seçerek iletişim yapmaya başlayabiliriz.

2- Markanın resmi sitesinde aktif olarak kullanılan sosyal ağlar (Facebook, Twitter, Youtube gibi…) mutlaka yer almalıdır.
Markanın resmi sayfasında sosyal ağlarının yer alması kullanıcıların bu hesapların resmi olduğuna inanmasını sağlayacaktır. Markayı seven kullanıcılar gelişmelerden haberdar olmak için hemen o hesapları takibe alacaklardır.

3- Sayfalar sosyal ağ hesaplarının yanında paylaşım ikonlarına da sahip olmalıdır.
Kullanıcıların içeriği Twitter’da paylaşabilmesi için “Tweet” butonu, Facebook’da paylaşabilmesi veya arkadaşlarına, gruplara direkt olarak gönderebilmesi için de “Beğen” ve “Gönder” butonlarının yer alması üretilen içeriğin çok daha hızlı bir şekilde daha fazla kişiye yayılmasını sağlayacaktır.

4- Bulunduğumuz alanın kitlesini göze alarak iletişim türümüzü belirlemeliyiz.
Sosyal ağların kendi içerisinde belirgin özellikleri vardır ve bu özellikler ile kullanıcıları özdeşleşir. Bu nedenle her sosyal ağ iyice analiz edilmeli ve ona göre bir iletişim tarzı belirlenmeli. Bir sosyal ağda kullandığınız dil başka bir sosyal ağda ters tepebilir ve tüm emeklerinizi boşa çıkarabilir. Bu nedenle markalar, iletişim dillerini sosyal ağlara göre düzenlemeli, farklı ağlarda, farklı tonlarda fakat aynı şeyi söyleyebilmeli.

5- Ürünler ve geleneksel medya sosyal hale getirilmelidir.
Entegre pazarlama diyoruz ya, burada en önemli şeylerden biri de gerçek hayatı sanallaştırabiliyor olmamızdır.

Çok çok klasik bir örnek vermek gerekirse; Bir billboard reklamı verildiği zaman, köşesine eklenen bir QR Code ile akıllı telefon sahiplerine Facebook sayfasını beğenmelerini sağlamak güzel olmaz mı? Bu tarz teknolojiler o kadar geliştiki, artık kullanıcılara gerçek hayatta yaptıkları her şey için sanal dünyada bir + kazandırabiliyor, bir sanal hareket yaptırabiliyoruz. Bu konuda çıkabilecek projelerin ucu bucağı görünmüyor.

6- Televizyon reklamlarında, radyo veya gazete reklamlarında sosyal ağlarınızdan söz etmek yararlı olacaktır.
Sosyal ağlarda kitlenizi toplamanız, onlara sürekli ulaşabiliyor olmanız açısından çok güzel bir durum. Bu nedenle, özellikle geçici proje reklamlarında internet siteleri yerine genel sosyal ağlarınızı yazdırmak, söylemek kullanıcılarınızı bir yerde toplamak adına çok etkili olacaktır. Ayrıca şu anda sosyal medyada aktif olarak yer alan markalara ayrı bir sempati ile yaklaşıldığı da bir gerçek.

Sosyal medyanın kendi içinde entegre hareket etmesi, geleneksel medyanın sosyala medya ile entegre hareket etmesi ve tüm bunların bir sistematik içerisinde yürümesi sonucu kampanyalar, projeler çok daha başarılı olacaktır diyebiliriz.

Haftanın En Hızlı Büyüyen Facebook Uygulamaları

Bu haftaki listelerimizi aylık aktif kullanıcılarına göre Facebook uygulamaları ile yapıyoruz. Listemizde farklı sayfa sekmeleri, iki müzik uygulaması, bir fotograf ve soru uygulaması, ve doğum günü kartları bulunuyor.

Liste içinde yine 3 farklı Türkçe uygulama var. Bunlar: Tavla, Video İzlemek ve Mynet Çanak Okey. Listemizi oluşturan uygulamaların aylık 317.000 kullanıcıdan 2.1 milyona kadar aktif kullanıcıları bulunuyor.

Listede bulunan sayfa sekmelerinden “Iframe + Static FBML + Welcome Tab = iwipa” geçtiğimiz hafta 1.6 Milyon aylık aktif kullanıcıya ulaşırken, “Welcome Tab for Pages” 788,200 kullanıcıya ulaşmış. Her iki uygulama da kullanıcılara sayfalarını düzenleme imkanı sunuyor.

İki müzik uygulamasının da hızlı büyümesi dikkat çekiyor. “BandPage by RootMusic” 1 milyon aktif kullanıcıya ulaşırken, “Profile Pages for Musicians” isimli uygulama 495.000 kullanıcıya ulaşmış.

Türkçe uygulamalardan “Vidyo izlemek” bu hafta %314 büyüyerek 407,533 kullanıya ulaşırken, “Mynet Çanak Okey” %15’lik bir büyümeyle bünyesine 377,360 oyuncu daha dahil etmiş.

Name MAU Gain Gain,%
1. Gardens of Time 6,197,645 +2,154,407 +53%
2. Welcome Tab iwipa 5,212,685 +1,649,345 +46%
3. Zombie Lane 5,645,982 +1,576,756 +39%
4. 60 Photos 3,085,885 +1,450,172 +89%
5. BandPage by RootMusic 23,083,168 +1,080,896 +5%
6. Gourmet Ranch 5,479,174 +1,035,618 +23%
7. Quiz Taco! 12,468,190 +978,901 +9%
8. Diamond Dash 7,195,224 +921,723 +15%
9. Birthday Greeting Cards 1,088,540 +909,447 +508%
10. Bubble Saga 3,349,498 +853,485 +34%
11. Welcome Tab for Pages 2,694,410 +788,197 +41%
12. friend.ly 5,017,212 +675,132 +16%
13. Badges 1,511,653 +556,282 +58%
14. Profile Pages for Musicians 9,042,414 +495,344 +6%
15. Cupid 7,332,396 +434,298 +6%
16. BOSS維加斯 1,483,689 +428,664 +41%
17. Video İzlemek 537,495 +407,533 +314%
18. Yahoo! 14,272,624 +406,171 +3%
19. Tavla 1,087,255 +380,556 +54%
20. Mynet Çanak Okey 2,958,897 +377,360 +15%

 

Google +1 ve Geleceği

Google, Mart ayının sonlarında sosyal ürünlerinin en sonucusu olan +1‘i duyurdu. Bu ürün direkt olarak Facebook’un “Beğen” butonu ile karşılaştırıldı. Yapılan karşılaştırmalar çok daha haksız sayılmazdı. Daha önce Google’ın çıkardığı sosyal ürünlerin kötü sonuçlarla bitmesi bu karşılaştırmaların en büyük nedeniydi. Google’ın bu hareket ile yeni bir sosyal ağ oluşturmaktan vazgeçtiğini, artık tüm sistemlerini sosyal hale getirmeye başladığı sonucunu çıkarıyorum. Bu nedenle +1, bu noktada çok büyük bir adım.

Bu buton sayesinde artık arama sonuçları arkadaşlarımızın verdiği puanlar doğrultusunda şekillenecek. Kullanıcıların arama sonuçlarını değerlendiriyor olması Google’ın sonuç listeleme mantığını da değiştirecektir. Bu da en çok Seo’ya etki edecektir. Artık siteler, hile yaparak aramalarda üst sıralara çıkamayacak, sürekli değişen bu sonuç listeleme yapısı büyük bir değişime uğramış olacak.

Bunun dışında Adwords ve Adsense bu konudan büyük ölçüde etkilenecek ürünler arasında. Reklam verenlerin linklerine verilen +1’ler tıklanma oranları çok fazla değiştirecektir. Bunun yanında arkadaşlarımızın +1 verdiği reklamlara olan güven de daha fazla olacaktır. Reklamların da +1’lere göre yayınlanacak olması reklam yayınlayan sitelerin gelirlerinin artmasına da neden olacaktır.

Reklam modellerinin şekillenmesinde etkili olacaktır. “Sadece +1 veren kullanıcının arkadaşlarına göster” şeklinde bir model oluşacaktır. Facebook’da şu anda var olan “reklamı, sadece sayfayı beğenen kişilerin arkadaşlarına göster” modeli gibi.

+1 verdiğimiz bağlantıların Facebook beğen butonuna göre en büyük artısı ise profillerimizde +1 sekmesinde saklanacak olması. Dilediğimiz zaman ulaşabileceğiz. Facebook’da beğendiğimiz şeyleri henüz saklayan ve dilediğimiz zaman bize gösteren, profilinizde geriye doğru gitmekten başka, bir yöntem bulunmuyor.

İlk gördüğüm andan beri beni heyecanlandıran bu uygulama ile google, özellikle de arama sonuçları çok değişecektir. Bu da yavaş yavaş kullanım alışkanlıklarımıza olumlu etki edecektir.

Bu yeniliğin tüm kullanıcılar için aktif olmasını merakla bekliyorum. Güzel şeyler olacağını umuyorum.

Dikkat, Biri Bizi Gözetliyor!

Aslında o biri bizi gözetlemekle kalmayıp, bizimle “oynuyor”. Bu yazıda sosyal oyunlardan değilde bazı Süper Güçlerin oyunundan bahsedeceğim.

iPhone, Android, HTC, Samsung – bu mobil cihazların hepsi ekran, işlemci ve işletim sistemi gibi birbirinden farklı, onlarca özellik sunuyor. Fakat hepsinin ortak bir özelliği var. Bizim hakkımızda, bizim onlar için ürettiğimiz verileri topluyorlar. Bunu artık tam anlamıyla biliyoruz.

Fakat bilmediğimiz birşey var. Bizim verilerimiz ile ne yapılıyor?

Apple son günlerde iPhone ve iPad’lerden topladığı veriler ile gündemde. Gittiğiniz her nokta bu ürünler tarafından kaydediliyor.

Peki bu ne demek?

Örneğin iPhone’unuz size iş yeriniz tarafından temin edildi ve yedekler iş yeriniz tarafından alınıyor, bu durum patronunuz ile aranızdaki ilişkiyi zora sokabilir. İş saatindeki hareketleriniz adım adım kaydediliyor, nereye gittiğiniz, nerede, ne zaman yemek yediğiniz, işe gelirken uğradığınız yerler, işten ne zaman ayrıldığınız ve daha bir çok şey.

Kız arkadaşınız sizi kıskanabilir, genelde E-Postalarınız şifrelidir. Ama iPhone’unuz onu daha çok ilgilendirecek veriler barındırıyor.

Bu veriler bir yandanda mahkemelerde kullanılabilir. Suçlunun hangi saatte, nerelerde bulunduğu kolayca tespit edilebilir.

Foursquare bugün nerede, neler yapıldığını, hangi mekanların daha çok ziyaret edildiğini, insanların kiminle buluştuğunu size söyleyebiliyor. Fakat Apple bunları zaten kullanıcıdan hiçbir izin almadan kaydediyor. O halde Reklamverenlerin odaklandığı ilk noktadalar.

İşin tekniksel kısmına bakacak olursak;

Veriler “consolidation.db” isimli bir dosyaya kaydediliyor. Bu dosyada gittiğiniz yerler enlem, boylam ve zaman olarak bulunuyor. Verilerin Haziran 2010’da çıkan iOS 4.0 ile kaydedilmeye başlandığı düşünülüyor.

Siz bile belki daha önce nerelere gittiğiniz merak ediyorsunuzdur.

iPhoneTracker isimli program bu verileri anlaşılır biçimde yorumlayarak, size bir Harita üzerinde gösteriyor.

Artık attığımız her adım dahi izlenmeye başladığına göre, istesek de istemesek de veri üretiyoruz. Bu veriler bazı kişiler tarafından kullanılıyor, kullanılacak. Peki siz “kendinizi kullandırmaya” razı mısınız?

Sinan Ata’nın yazmış olduğu “Veri, Para mıdır?” isimli yazıya göz atmanızı tavsiye ederim.

Facebook Places

Mart ayında Türkiye’de de aktif olarak kullanılmaya başlanan Facebook Places, Facebook’un sosyalleştirmek istediği dünya için atılan adımlardan biri.

“Daha önce de konumumuzu bildiriyorduk, Foursquare’da 10 tane Mayor olduğum mekan, 23 tane de Badge’im var” demeyin. 6.5 milyon civarında üyesi bulunan Foursquare’i konum bildirme olayına farklı bir bakış açısı olarak görüyorum. Kullanıcılarının kendi arasında çekişmesine neden olan rozetleri, vali olma hevesi Foursquare’in en çekici, belki de tek çekici yanı.

Facebook Places ise hali hazırda 700 milyon Facebook kullanıcısına sunulmuş, 250 milyon aktif mobil Facebook kullanıcısının kullanmaya başladığı bir sistem. Kullanıcıları şu anda konum bildirmeye yönlendiren, zorlayan pek bir işlem yapılmamış fakat Deals ve Credits tam anlamıyla yaygınlaşınca, farklı iş modelleri ortaya çıkacak ve bu sayede Places büyük bir patlama yaşacaktır.

Markalar, Foursquare ile yapmaya başladıkları konum bazlı kampanyalarına katılımı arttırmak, daha fazla yayılmasını sağlamak için Places kampanyalarına başladı bile. Bu kampanyaları, halihazırda bulunan Facebook sayfaları ile birleştirerek çift taraflı bir kazanç elde edeceklerdir.

Places Servisi İle Neler değişir? Neler Gelişir?

– Konumumuzu bildirdiğimiz zaman karşımıza çıkacak olan fırsatlar, kampanyalar alışveriş alışkanlıklarımızı, kararlarımızı büyük ölçüde etkileyecektir.

– Profilimizde yer alan bilgilerimiz, paylaşımlarımız, beğenilerimiz ile hemen her şeyimiz artık bilinir ve işlenebilir halde. Bunlara konum bilgisi de eklendiği zaman yapılabileceklerin sınırı kalmıyor. Facebook’un bu konuda yapabilecekleri, markaların geliştireceği projeler gerçekten şaşırtıcı olacaktır.

– Gitmek istediğimiz bir mekan ile ilgili daha önce giden kişilerin paylaştığı fotoğraflar, ekledikleri notlar karkarlarımızda büyük ölçüde etkili olacak, aynı şekilde paylaşımlarımız başkalarının kararlarını etkileyecektir.  Bu nedenle, işletmeler Facebook’a çok daha fazla önem vermek zorunda kalacak, sürekli takipte olacaklar.

– Konum bazlı, sosyal oyunlar hayatımızda daha çok yer edinecek. Yapacağımız check-in’ler ile oyunlara yön verebileceğiz ve gerçek hayatımızda da oyunların etkilerini yaşayacağız.

– Konumlarımız kayıt altına alındığı için ilerleyen zamanlarda çıkacak olan uygulamalar ile alışkanlıklarımzın farkına daha net varabileceğiz. Gittiğimiz mekanlar özelliklerine göre kategorilendirilir ve bunlardan anlamlı sonuçlar çıkarılır. İlerleyen zamanlarda gideceğimiz yerleri bu sonuçlara göre belirleyebiliriz.

– Yakın zamanda “Facebook’dan konumu takip edilerek topuklarından vurulan genç ‘bir daha Facebook kullanmayacağım, asla check-in yapmayacağım’ açıklamasıyla yürekleri burktu.” şeklinde haberler görünce şaşırmamak gerekiyor.