Dünden Bugüne Crowdsourcing

Crowdsourcing – Crowd ve Outsourcing kelimelerinden türemiştir. Outsourcing bilindiği gibi, belirli işlerin alanında uzmanlaşmış bir şirkete verilmesidir. Crowdsourcing ise, bu işin tek bir şirket yerine daha geniş kitlelere berlirli bir ödül karşılığında yaptırılması olarak adlandırlmaktadır.

Istatistiklere baktığımızda “crowdsourcing” aramasının çok büyük bir hızla yükselişte olduğunu görüyoruz. Henüz listede Türkiye’yi göremesekde, Crowdsourcing üzerine kurulmuş yeni projelerden haberdar oluyoruz.

Dünya üzerinde Hollanda’nın Crowdsourcing istatistiklerinde Amerika’yı geride bırakıp birinci olması ilgi çekici.
Okumaya devam et “Dünden Bugüne Crowdsourcing”

Hedef Kitleye Ulaşmak

Geçtiğimiz günlerde comTalks.com’un Analytics hesabında dolaşırken her ziyaretçinin blogumuzda ortalama 2.27 dk süre geçirdiğini ve bu sürede ortalama 2.28 sayfa dolaştıklarını gördüm.

Bu istatistikler ortalama bir blog için tatmin edici rakamlar olabilir yani her blogumuzu ziyaret eden 1-2 yazı okumadan çıkmıyor diyebiliriz. Ziyaretçi kitlemiz arasında farklı bir grup dikkatimi çekti ki onlar herkesten farklıydı. Onlar, blogumuzda ortalama 7.02 dk zaman geçiriyor ve bu sürede 5.3 sayfa görüntülüyorlar. Evet, bunlar geçtiğimiz günlerde Tükçe dil seçeneği de eklenen Linkedin‘den gelen ziyaretçilerimizden başkası değildi.

Bu aşamada şöyle bir durum karşımıza çıkıyor. Hedef kitlemize ne kadar ulaşabiliyoruz ve daha önemlisi bu kitleye ulaşabilmek için ne yapıyoruz?

Her blogun/sitenin bir hedefi vardır, bu hedef para olabildiği gibi insanların bilinçlenmesine katkıda bulunmak ve bu sırada kişisel gelişimine de destek olabilir. Ama hedef her ne olursa olsun bir kitle vardır ve o kitleye ulaşmak temel amaçtır. Bu nedenle bloglar ve siteler reklamlar verir, paylaşımlar yapar.

comTalks özelinde ilerleyecek olursam şu anda çok ufak bütçeli Facebook reklamlarından başka bir reklam çalışmamız bulunmuyor. Facebook’un sağladığı hedefli reklam hizmeti sayesinde ulaşmak istediğimiz kitleyi belirledik ve reklamlarımız sadece onlar tarafından görüntüleniyor. Bunu yapmamızdaki amaç ziyaretçilerimizin sadece konuyla ilgili kişiler olmasını istememizden başka bir şey değildir.

Şimdi istatistiklere bakınca Facebook reklamı vermenin de gerçekten doğru olup olmadığını sorgulayabiliyorum. Şu aşamada en mantıklı hareketin yazılarımızın Linkedin’de daha fazla paylaşılmasını sağlamak ve Linkedin’in reklam sistemini kullanmak olduğunu biliyoruz. Bu nedenle reklam stratejimizi Facebook’dan Linkedin’e kaydırmak çok mantıklı bir hareket olacaktır. Çünkü ulaşmak istediğimiz kitle, yararlı olabildiğimiz kitle Facebook’dan çok Linkedin’de.

Yukarıda verdiğim örnek ile amaçladığım şey hedef kitleye ulaşmanın ne kadar yararlı olduğudur. Bunu da maalesef analizler yapmadan anlamak pek mümkün olmuyor. Facebook’da çok güzel hedeflemeler ile başarılı bir kampanya yürütürken aslında ulaşmamız gereken kitlenin Linkedin’de olduğunu analytics raporlarından anlayabildik. Bu nedenle hem ziyaretçi verilerimizi hem de reklam verilerimizi iyi analiz edip hedef kitlemize ulaşmak için stratejmizi bir daha gözden geçirmenin çok yararlı olacağını söyleyebilirim.

FÖ & FS – Facebook’dan Önce ve Facebook’dan Sonra

2004 yılında blog takip etmeye başladığım zamanlarda kaliteli yazanlar dışında enteresan bir kitle daha vardı. Bu kitle, günün şartlarına göre yenilikleri, incelikleri takip etmiş ve Google’ı seo yoluyla kısmen kandırmayı başarmışlardı. Çılgınlar gibi içerik yazar, anahtar kelimelere ve link değişimlerine oynar, bunun sonucunda arama motorlarında üst sıralara çıkarlardı. Tabi hepsinin sonunda gelen ziyeretçilerin adsense reklamlarına tıklama oranlarında gelir elde ederlerdi. Bu yöntemle çok iyi para kazananlar gördüm. (:

Yukarıda yazdığım yazının asıl konuya bağlantısı ise şöyle: en çok aranan şeylerden biri “komik video”ydu. İnsanlar çılgınlar gibi komik videolar arar, izler, başkalarına izletir ve anlatırdı. İnanılmaz derecede popüler bir olaydı bu!

Şimdi aşağıdaki grafiklere bakarak bir şeyler çıkarmaya çalışalım:

Facebook ve Youtube Arama Oranları

Facebook’a 2007 yılında üye olduğumu hatırlar gibiyim. Uzunca bir süre üye olmama konusunda direndiğimi eklemek isterim. Facebook’un da 2007 yılında Türkiye’de aktif kullanıcılar tarafından kullanıldığını, “eski arkadaşını bul” furyasının başladığını söyleyebiliriz. (Asıl patlaması 2008 yılı sonunda oldu.) Youtube ise Türkiye için uzun zaman boyunca harika bir ortam olmuştu fakat Facebook patlaması yaşandıktan sonra video izleme – paylaşma sitesi olan Youtube’a nedense ilgi birden azaldı.

Komik Video Kelimesinin Zamanla Değişen Arama Oranı

“Komik video” aramasında 2006 yılı sonlarında ciddi bir düşüş olmuş ve bu düşüş neredeyse sürekli devam etmiş, etmeye de devam ediyor. Facebook’da da en çok yapılan şeyin video paylaşmak özellikle de komik video paylaşmak olduğunu gördüğümüz için bu düşüşün nedenini anlamak pek de zor değil. (Kısaca, insanlar artık “komik video” bile aramıyorlar! Belki de bilmiyorlar?)

Kalkıp da “Facebook video sitesi oldu”, “Kimse amacına uygun kullanmıyor” falan demeyeceğim. Tek söylemek istediğim şey şu; Facebook, internet kullanıcılarının hayatına tahmin ettiğimizden fazla bir etki gösteriyor. Eskiden kullanıcılar için internet çok geniş bir alanı anımsatırken şimdi çok daha basit bir anlam ifade ediyor. Facebook!

Yaşım ve tecrübem fazla olduğu için söylemiyorum ama Facebook ile internete hayatına başlayan kitle gerçekten “kötü” birer internet kullanıcısı olarak yetişiyor. İnternetin Facebook’dan ibaret olduğunu düşündükleri için gerçek “internet dünyası”ndan habersiz yetişiyor ve hiç bir şey öğrenmiyor, öğrenemiyor.

İnternetin hayatımızın her alanına etki ettiği ve gittikçe öneminin arttığı bu yıllarda “bilinçli” internet kullanıcılarının oluşmasını sağlamamız gerekiyor. Yoksa ilerleyen yıllarda durum hiç de iyi olacak gibi değil!

Gamification Herşeyi Değiştirecek Mi?

Oyunlar sosyal medya ve mobil mecrada en büyük trendlerden biri. Gamification ise şimdiden büyük bir pazarlama aracı olarak görünüyor. Bu ikisininde heyecan verici tarafı ise belirli bir noktadan sonra yaşamımıza dahi yön verebilecek güce sahip olabilmeleri.

Peki Gamification gerçekten etkili olacak mı?

Aşağıdaki paylaşacağım slaytları ineceliyerek kararı siz verebilirsiniz.

Konu ile ilgili Semin Özmoralı’nın yazmış olduğu yazıyıda inceliyebilirsiniz

Mobil Uygulama Dünyası Büyüyor

Ufuk’un dün yazdığı Global Mobil Tüketici Araştırması raporundan sonra karşılaştığım, Flurry’in yayınladığı, mobil uygulamaların kullanım oranı ile ilgili raporu paylaşmak yerinde olacaktır.

Öncelikle Ufuk’un yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Flurry’nin raporuna göre, ABD’de mobil uygulamalarda geçirilen zaman ilk defa web tarayıcılarında geçirilen zamanı geçti. İnternet sektörü ile ilgili yapılan her konuşmada önemle vurgulanan konulardan biri mobil internet kullanımının arttığı ve gelecekte çok daha büyük önem kazanacağı yönündeydi. ABD’de yapılan bu araştırma da bu konunun önemini bir daha gözler önüne serdi.

Yayınlanan raporun devamında mobil uygulamaları aktif kullanan kitlenin hangi uygulamalarda zaman harcadığı da açıkça belirtilmiş. Tahmin ettiğiniz gibi en çok zaman harcanan uygulamaların başında %47 oranıyla oyunlar bulunuyor. Oyunları %32 ile sosyal ağlar (sosyal ağların büyük bölümünü Facebook ve twitter oluşturuyordur) ve %9 ile haberler takip ediyor.

Bu raporun bir benzerini 2012 yılı içinde Türkiye için de göreceğimizi düşünüyorum. 2012 yılında Türkiye’de mobil uygulamalarda geçirilen zaman web tabanlı tarayıcılarda geçirilen zamanı geçecektir. Bu da yeni bir devrin başlaması anlamına geliyor.

Özellikle pazarlama alanı için çok radikal değişimlere neden olacak olan mobil internet kullanımındaki artış bir çok yeni yaratıcı fikri de beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Yine tüm bu verilerin ışında, aktif internet kullanıcılarının severek kullandığı Foursquare uygulamasının 2 yıl gibi kısa bir sürede 10 milyon kullanıcıya ulaştığı haberi de çok güzel oldu. 10 milyon mobil internet kullanıcısının verileri ile hazırladıkları güzel bir de infografik bulunuyor, mutlaka inceleyin.

Sandıklar İnternette Açıldı

Türkiye son aylarda hummalı bir şekilde 12 Haziran gecesine hazırlanıyordu. Bu gece, Türkiye için çok önemliydi çünkü önümüzdeki 4 yıl Türkiye’yi yönetecek olan parti seçilecekti. Seçim zamanı geldi, oylar verildi. Tüm kanallar gece boyunca bu konuda yayınlar, yorumlar yaptı ve sonuçları takipçileri ile paylaştı. Bu yayınlara benzer bir yayın da ilk defa internet üzerinden yapıldı. Ben de, internet üzerinden yapılan ilk seçim programı Seçim Online ve diğer projeler ile ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum.

Tivibu – Dipnot.TV işbirliği ile Seçim Online

Tivibu, basitçe, internet üzerinden canlı yayınların izlenmesine olanak sağlayan bir sistem. Bu sistem 12 Haziran gecesinde Türkiye’de bir ilke imza attı. Bu ilk, Dipnot.Tv kurucusu Cüneyt Özdemir ile ortaklaşa yapılan ve sadece internet üzerinden yayınlanan bir seçim özel canlı yayınıydı.

Cüneyt Özdemir, yayın için çağırdığı 36 konuk ile birlikte ortalama 7 saat boyunca sandıkları, seçim sonrasını ve siyasileri tartıştı. Stüdyoda genç konuklar konuyla ilgili yorumlarda bulundu. TTNET ve Dipnot.TV’nin çalıştığı ajansların çalışanları da anlık olarak sosyal medyanın nabzını ölçtüler, paylaştırlar.

Program, Tivibu’nun Seçim Online özel sayfası dışında Tivibu iPhone ve iPad uygulamalarında, anlaşmalı 49 büyük internet sitesinde, Tivibu’nun resmi Facebook sayfasında ve Youtube üzerinden canlı yayınlandı. Bu bağlamda son zamanlarda yapılmış en geniş çaplı sosyal medya çalışması olduğunu düşünüyorum. Tivibu, görüntü ve ses kalitesi ile televizyonu aratmadığı için çok sevindiğimi ve çok şaşırdığımı da eklemeden geçmeyeceğim.

Programın sonuçları da hiç küçümsenecek gibi değil. Canlı yayın, tüm platformlar üzerinde toplam 760 bin kişi tarafından izlendi. Canlı yayın sırasında interaktif anketler Tivibu’nun Facebook sayfası üzerinden yapıldı, Twitter ve Facebook aracılığıyla anlık olarak yorumlar, sorular ekrana yansıtıldı ve tüm izleyenler ile paylaşıldı, tartışıldı.

Tivibu’nun kendi platformunda bulundan kanalı aracılığıyla yayınlanan bu program, 2011 yılında yapılan en güzel işlerden biri oldu diye düşünüyorum. Geniş bant internetin yaygınlaşması ve Adsl abonelerinin artmasıyla bu tarz yayınların ciddi oranda artacağına inanıyorum ve istiyorum. Tivibu ve Dipnot.Tv işbirliği ile yapılan bu program da bu konuda önemli bir adım olmuş oldu. Gelişmelerini merakla takip edeceğim.

Youtube Canlı Yayınları

Bu seçimlerin diğerlerinden ayrılan bir noktası da Youtube’un Live özelliğinin Türkiye’de ilk defa kullanılmaya başlaması oldu. Tivibu’nun Seçim Online yayını ve NTV seçim özel yayını aynı zamanda bir ilki gerçekleştirdi ve tüm canlı yayınlarını Youtube üzerinden de yayınladı. İki platform da ciddi izlenme rakamlarına ulaştı. Türkiye açısından çok önemli bir gelişme. Artık bir çok özel yayını, canlı yayını tüm dünyada olduğu gibi Youtube üzerinden takip edebileceğimiz bir dönem açıldı.

Google – Genel Seçim 2011

Google genel seçimleri de unutmayarak güzel bir projeye imza attı. Bu proje, Cihan haber ajansından aldığı verileri Google Maps üzerinden tüm kullanıcıları ile paylaştı. Tabi bu projeye özel bir de Seçim 2011 logosu yapmayı ihmal etmedi. Harita üzerinden il veya ilçe düzeyinde sonuçları görebiliyor, parti filtresini kullanarak da sadece partinin oy dağılımını görebiliyorsunuz.

İyisiyle kötüsüyle ilkler gerçekleştirilmiş oldu. Yayınlar sırasında edinilen tecrübeler ile birlikte önümüzde ki günlerde çok güzel ve yenilikçi işler göreceğimize eminim. Takip etmeye devam edelim…

Dijital Yaşam: Bugün & Yarın – 2015 Yılına Genel Bakış

Bu video 2015 yılı için dijital dünya hakkında tahminlerde bulunuyor.
Bu tahminlerden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz.

  • 2014 yılında mobil internet kullanımı normal Desktoplara nazaran daha fazla olacak.
  • 2015 yılı sonuna kadar mobil internet kullanıcılarının sayısı 788 milyona ulaşacak.
  • 2015 yılında mobil cihazların sayısı diğerlerini geçecek
  • 2015 yılında mobil uygulamalardan elde edilecek kazanç: 40 Trilyon Amerikan Doları.
  • 20 evden oluşan internet trafiği, 1995 yılının toplam trafiğinden daha fazla olacak.
  • Sosyal ağların kazançları 4 kat artacak
  • 2015 yılına kadar 500 milyon kullanıcı cep telefonlarını tren ve otobüs bileti yerine kullanacak.
  • Beklenilene göre 2015 yılında kullanıcı başına düşen internet bağlantılı cihaz sayısının ortalaması 2,5 olacak.

Öğrenci Dünyası İçin Sosyal Medya

Üniversite öğrencilerinin sosyal medya kullanımına yönelik 2 soruya yanıt aramaya çalıştım. Özellikle öğrenci arkadaşların katkılarıyla çok daha geniş yelpazeden olaya bakabilir, konuyu genişletebiliriz.

Bir üniversite öğrencisi sosyal medyayı nasıl kullanmalı?

Sosyal medyayı kullanarak, geleceğimize tahmin edemeyeceğimiz kadar büyük yarar sağlayabiliriz. Bu yararı sağlayabilmemiz için ilk olarak interneti kullanış amacımızda biraz değişikliğe ve yeniliğe gitmemiz gerekiyor. Bu değişikliğe sosyal ağları daha bilinçli kullanarak başlayabiliriz.

Kullanıcılar, özellikle de üniversite öğrencileri şu anda 29.4 milyon Türkiyeli kullanıcısı bulunan Facebook’da paylaştığı bir içeriğin/videonun geleceğini tamamen değiştireceğinin farkında değil. Her yerde söylenir, “işe alım sürecinde internet üzerinden adaylar araştırılıyor” diye. Her yer bunu yapmayabilir, her başvuru için de yapmayabilir ama iki kişiden biri seçilecek ise bu araştırmalar kesinlikle yapılıyor ve gerçekten sonucu önemli derecede etkiliyor.

Sosyal medya doğru olarak nasıl kullanılır, nelere dikkat etmek gerek, işin püf noktaları neler?

Sosyal medyayı kullanmaya başlarken ilk olarak ne istediğimize karar vermeliyiz, ne istediğimizi bilmiyorsak sosyal medyada kendimize yarar sağlayamayız, hatta zarar bile görebiliriz. Ne istediğimizi belirledikten sora kişisel markamızı oluşturmaya başlayabiliriz. Bunu yaparken Linkedin, Xing gibi profesyonel iş ağlarında, sektörde yer almak istediğimiz şekilde, profillerimizi oluşturmalıyız, çünkü gelecekte işverenimiz olacak kişi bu ağlardan birinde yer alıyor olabilir.

Önemli olan sosyal ağlarda profil oluşturmak değil bu ağları istikrarlı bir şekilde, aktif olarak kullanabilmek. Profesyonel kimliğimizi oluşturduktan sonra Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda ilgi alanımıza yönelik paylaşımlar yapmak, yine ilgi alanımıza yönelik paylaşım yapan kişileri/grupları/sayfaları takip etmek, fikir alış-verişinde bulunmak kişisel markamızı oluşturmamızda çok büyük yarar sağlayacaktır. Markamızı daha ileri seviyeye götürebilmek için yine ilgili olduğumuz alanda paylaşımlara yer verdiğimiz bir blogumuzun olması çok yararlı olacaktır. Sosyal medyanın temel taşlarını blogların oluşturduğunu kesinlikle unutmamız lazım. Her ne kadar Twitter blog yazma konusunda insanları olumsuz etkilese de blog yazmak kişisel gelişimimize ve ilerleyen süreçte iş yaşantımıza çok büyük katkılar sağlamaktadır. Bunun yararını blog yazdıkça daha iyi anlıyoruz.

İnsanların %90’ı adını ve soyadını Google’da arar, daha ilginç olanı ise bu insanların %55’i başkalarının adını ve soyadını da Google’da arayarak o kişiler hakkında sonuç almaya çalışır. Bundan yola çıkarak insanların sizi ararken nasıl görmesini istiyorsanız aslında sosyal ağlarda da bu şekilde yer almanız gerekiyor.

İnterneti çok çok aktif kullanmayan bir kişiyi de Google’da aradığınız zaman göreceksiniz ki ilk olarak sosyal ağlarda ki hesapları karşınıza çıkıyor. Blog yazmanın bir güzel yararı da burada ortaya çıkıyor ki bu da blog yazdığınız zaman Google’da sizi arayan kişi ilk olarak blogunuza ulaşır ve blogunuzda da sizin belirlediğiniz şeyler yer almaktadır.

Öğrenim hayatımızda sosyal medyayı aktif kullanarak hayal bile edemeyeceğimiz insanlarla tanışabilir, hayal bile edemeyeceğimiz  yerlerde staj imkanları yakalayabilir ve yine hayal bile edemeyeceğimiz yerlerde iş imkanlarına sahip olabiliriz.

Bu nedenle sosyal medyayı aktif kullanmaya hızlıca geçmek gerekiyor. Belki de hayatımızın fırsatı iki profil ötemizde. (:

Sosyal Oyunlarda Başarıya Giden Yollar

Genel olarak oyun üretmek pahalı bir iş değil, ama bütçeyi zorlayan kısım; oyunu kullanıcıya pazarlama tarafıdır. Bu Zynga, Wooga gibi büyük şirketler için problem olmaktan çıktı, fakat küçük oyun üreticilerin korkulu rüyası.

Eğer sizde yeni bir oyun geliştiricisi iseniz ve oyununuzu Facebook dışında lanse etmek istiyorsanız, dikkat çekmeniz oldukça zor olacaktır. Birçok oyun geliştiricisi oyununun çok yüksek potansiyele sahip olduğunu ve milyonlara ulaşacağını söyler, ama yatırımcılar henüz tanınmayan oyun stüdyolarına yatırım yapmakta tereddüt ederler.

Oyunlardan para kazanmak istiyorsanız iyi bir içeriğiniz ve ses getiren bir pazarlama yönteminz olmak zorunda. Facebook’un oyun geliştiricileri için kolayca pazarlama yapabildiği yıllarda (2007 – 2010) fark edilmek daha kolaydı. Geliştiriciler oyuncu profilinin neredeyse tamamen tüm alanına el uzatabiliyorlardı. Dolayısı ile kullanıcı duvarına gönderilen mesajlar, arkadaşlara gönderilen davetiyeler pazarlamayı kolay ve olumlu yönde etkiliyordu.

Kullanıcılar gidişattan şikayetci olunca, Facebook oyun geliştiricilerini zora sokacak bir yola başvurdu. Nitekim birçok noktalara sınır getirdi. Bu durum Oyun stüdyolarının oyunlarını Facebook’a daha az bağımlı olacak şekilde geliştirmelerine neden oldu. Bende bu yoldan bazılarını sizlerle paylaşacağım.

Facebook üzerinde Pazarlama
En mantıklı yollardan bir tanesi; oyununuzun Facebook’un reklam ağını kullanarak pazarlamak. Hedeflenmiş reklamlar size doğru kişiye ulaşmanızda büyük rol oynayacaktır. 2010 yılında oyunlar için ortalama ücret 0.10$ olduğunda, iyi bir yönetim sonucu ücretli gelen kullanıcıları, ücret ödeyen oyunculara çevirmek daha kolay oluyordu. Fakat şuanki tıklama başına ödeme ortalama 1$ civarlarında, bu yeni geliştiriciler için çok büyük bir sıkıntı. Farklı stratejiler oluşturmak gerekiyor.

Cross-Promotion Ağları
Eğer pazarlama harcamalarınız yükselmeye başlamışsa, farklı stratejiler ile trafiğinizi arttırabilirsiniz. Bunun için farklı oyunlara reklam verebilir veya farklı oyun kullanıcılarını oyununuzu denemeleri için davet edebilirsiniz.

Kendi adresinizi kullanın
Facebook’a bağımlığınızı en çok düşüren noktalardan biride, oyunu kendi platformu üzerinden oynatmaya başlamanızdır. Böylelikle kullanıcı datalarını tamamen elinizde tutabilirsiniz.

Alternatif olan Mobil uygulamalar geliştirin
Oyununuz için mobil uygulama geliştirerek, mobil dünyanın faydalarından yararlanabilir, oyununuza her yerden anlık erişim sağlayabilirsiniz.

Yazının devamını ileriki haftalarda yine .comTalks’da bulabilirsiniz.