Ben Konuşurum! Sen Anlamasan da Olur!

Geçtiğimiz hafta Devletşah ile birlikte vazo yaptığımızdan söz etmiştik. Bu hafta ise vazo ile aynı gün çıkardığımız diğer dersten söz edeceğim. Teknik konuşmak ve yazışmak!

Yukarıki görselden ne olduğunu, ne işe yaradığını çıkarabilir misiniz? Teknik çizim eğitimi almadıysanız muhtemelen anlamayacaksınızdır. Görüntü tanıdık gelse, ne olduğunu az çok çıkarsanız bile bunun tam olarak ne anlama geldiğini anlamanız mümkün değil. Çünkü teknik bir bilgi gerektiren bir konu bu. İşte iletişimde de sıkıntılardan biri budur. Teknik bilgi farklılıkları.

Müşterileriniz de sizler gibi pazarlamada uzman veya müthiş kodlar yazan veya çok iyi tasarımlar yapan kişiler olmayabilir. Onlar bu bilgilere sahip olmadığı için sizin istediklerinizi anlamayabilir, söylemek istediklerinizi yanlış bile anlayabilir. Aynı şekilde siz de müşterinizin ne demek istediğini, nasıl bir şey istediğini onun konuşmasından anlamayabilirsiniz. İşte bu nedenle iletişimde mümkün olduğunca sade ve günlük bir dil kullanmanız gerekir.

Devletşah’ın sabah ofise getirip bıraktığı bir pipet ve elinde bu pipetin teknik çizimi tüm bunları özetlemişti. Herkes bu çizimlere bakarak anladığı ürünü getirmek için dağıldı. Bu çizim bardağa, çöp kutusuna, halkaya, kaleme her şeye benziyordu. Herkes bir şey getirdi ve sonunda Devletşah kalkıp pipeti bıraktığı yerden aldı. Aslında istediği şey oydu ve bize daha net söylemiş olsaydı herkes ne aradığını bilir ona göre bulur ve getirirdi fakat teknik çizim eğitimi almadığımız için sadece o görselden yola çıkarak farklı farklı şeyler bulduk.

İletişim çift taraflı bir iş olduğu için iki taraf da bu konuda çaba sarfetmek zorunda. Anlatan kişi mümkün olduğunca açık ve net olacak, dinleyen kişi ise mümkün olduğunca soru sorarak anladığı konuyu netleştirecek. Böyle olduğu zaman her şey daha güzel olur emin olabilirsiniz.

Bana Bir Vazo Çizer misin?

Diğer günlerden hiç bir farkı olmayan bir çalışma günüydü. Sevgili direktörümüz Devletşah herkesi etrafına çağırdı ve bilgisayarları bir süreliğine kapatmamızı istedi. Çok enteresan bir şey çünkü bir ajansta bilgisayarları kapatmak demek, aç bir insana yemek yemeyi kesmesini söylemek gibi bir şey. (Eneteresan bir benzetme, kabul ediyorum.)

Herkes Devletşah’ın ne söyleyeceğini merakla bekliyordu ve Devletşah konuştu: “Bana birer vazo çizer misiniz?” Çok basit bir soruydu, herkesten birer tane vazo çizmesini istemişti. Bunu yapmakta ne var ki, hemen çizeriz, hepimiz zamanında resim dersi almış insanlarız.

10 dakika sonra herkes çizdiği vazoyu getirip Devletşah’a verdi. Hiç bir vazo bir diğerine benzemiyordu. Hepsi farklı şekillerde, farklı boyutlarda vazorlardı. Aslına bakarsanız normal olanı da buydu.

Burada Devletşah’ın istediği gibi bir vazo gelmesi ihtimali çok aslına bakarsanız çok düşük bir ihtimaldi çünkü Devletşah’ın istediği vazonun genişliğin, yüksekliğini, kıvrımlarını, genel büyüklüğünü, rengini ve daha bir çok ayrıntısını kimse bilmiyordu. Devletşah bu detayları paylaşmış olsaydı gelen vazolar benzer şekillerde olurdu. Burada “ama Devletşah hiç detay vermedi ki, istediği gibi bir vazo nasıl alabilir ki” demek de bir diğer yanlış oluyor. Devletşah detayları vermediği zaman ona bunları sormamız gerekiyordu. Ayrıntılarını ondan zorla bizim almamız gerekiyordu ki istediği gibi bir şey ortaya çıksın.

Burada iki önemli noktaya dikkat çekmiş olduk.

1- Bir kişiden bir şey isterken mümkün olduğunca detaylarını vererek istemek gerekir. Bunu yapmadığımız zaman kötü-yanlış sonuçlar alma ihtimalimiz çok çok yüksek, bu da zaman ve iş gücü kaybından başka bir şey değildir.

2- Karşımızda bir konuyu anlatan birisi var ise ve yeterli detay vermiyorsa, önemli noktaları kaçırıyorsa bunları ondan bizim istememiz, sürekli soru sorarak detayları almamız gerekir.

Bu şekilde çalışıldığı zaman çok daha mutlu ve huzurlu bir iş hayatınızın olacağına emin olabilirsiniz.

Keyifli çalışmalar. (:

İşi Uzmanına Bırakın!

Google, yıllardır yeni bir sosyal ağ hayali ile yaşıyor. Bu olay belki de çok gündemde olduğu için bu kadar göze batıyor ama google bu konuyla ilgili bıkmadan usanmadan yeni ürünler çıkararak, denemeler yaparak çabalıyor. Hemen hemen hepsinde başarısız oldukları ise bu olayın en acı gerçeği! Son zamanlarda Google+ ile yeni şeyler deniyor fakat buna rağmen çok iyi gelişmeler olduğu söylenemez. (Her ne kadar ümitli olsam da…)

Sadece bununla da kalmadı. Uzun zaman uğraştığı fakat satın alamadığı Groupon‘a rakip olması hayali ile Google Offers adında yeni ürününü duyurdu fakat orada da sonuç hüsrandı. Beklenen satış rakamlarının yanına bile yaklaşılmadı ve son olarak ana sayfasında reklam olarak bu konuya yer verdi, (Google, anasayfasına hiç bir zaman reklam almayacağını söylerdi) fakat yine olmadı. Muhtemelen başarısız projeler çöplüğünde yakın zamanda yerini alacaktır.

Facebook, dünyayı kasıp kavururken her dalda yer almak için de büyük bir çaba harcıyor. Daha önce yazılarımda yer verdiğim Places, Deals, Credits gibi bir çok uygulama ile tüm sosyal uygulamaları tek bir yerde toplamak, insanları Facebook’dan dışarı çıkarmamak için son sürat çalışıyor. Başarılı oldu mu? Pek sayılmaz.

Facebook, Foursquare’e rakip olması amacıyla Places’ı duyurdu. 500.000’den fazla kullanıcıyla hayata geçen bir uygulama olsa da henüz Foursquare’in popülerliğine ulaşmış değil. Foursquare kullanıcılarını Places’e kaydırma hayali ise büyük bir hüsran oldu.

Yine dünyayı kasıp kavuran modellerden biri olan grup alışverişi konusunda Facebook ciddi yatırımlar yapıyordu. İnternet sektörünün aktif takipçileri Facebook’un Deals hizmetini duyurmasını bekliyordu ki acı haber geldi. Facebook, Deals hizmetini başlatmadan bitirme kararı aldı. Bir çok kişi için çok büyük bir şok olmuştu çünkü gerçekten çok büyük işler yapılabilecek bir projeydi.

Yukarıda yer alan örneklerin her biri, dev şirketlerin başarısızlık hikayelerini oluşturuyor. Bu şirketlerin ortak noktaları şunlar:

Çok büyük şirketler, büyük kitlelere kolay ulaşma imkanları var, çok ciddi yatırım imkanları var ve kendi işleri dışında çok büyük işlerden pay çalmaya çalışıyorlar. En önemli ortak noktalarından biri de bu işlerinde diğer bir çok örnekte olduğu gibi başarısız olmaları.

Çünkü başarı getiren tek şey büyük olmak, para, hizmet, imkan sahibi olmak değil. İşinin uzmanı olmak.

Facebook, insanları çok iyi etkileşime geçirmeyi başardı, tabir-i caizse çok iyi sosyalleştirdi ama onlar fırsat satamaz, çünkü sosyal mecraları, dinamiklerini, kullanıcı alışkanlıklarını o alanda çok iyi biliyorlardı, o işin uzmanlarıydı. Grup alışverişin değil.

Google, arama, analiz ve reklam uzmanı. Bu işleri en başından beri en iyi şekilde yapıyor ve yapmaya da devam edecek. Fakat Google kullanıcı alışkanlıklarını, sosyal ağların dinamiklerini Facebook kadar iyi bilmiyor, bilemez. Çünkü yıllardır o işi yapmamış, uzmanlarına sahip değil.

Google ve Facebook sadece birer örnek, bunun gibi geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan çok fazla proje, çok büyük şirketler var. Google’nin yapabileceği en mantıklı hareket Groupon’u satın almak olurdu ve ilk olarak denedi ama olmadı, satmadılar. Benzerini yapmaktan daha farklı yöntemlere başvurmalarını beklerdim…

Facebook, zamanında Friendfeed’i satın aldığı gibi Foursquare’i satın alma yoluna gidebilirdi. Öyle olsaydı çok daha başarılı işler çıkabilirdi fakar yapmadı ve başarısız oldu.

Büyük şirketlerin genelde yaptığı gibi kelle avcısı olmak lazım. Bazen dev şirketler daha ufak şirketleri alarak hemen kapatırlar. Burada tek amaç satın aldıkları şirketlerdeki kişileri kullanmak, onların beyinlerini daha değerli işlerde kullanmak. En iyi yöntem budur, insana yatırım yapmak genelde o insanın yaptığı işe yatırım yapmaktan daha değerlidir. Bu nedenle en iyisi siz işi uzmanına bırakın.