SANA NE?

Gazze’de ve hatta dünyanın dört bir yanında olanlar dünyanın çivisinin çıktığının, insanlığın sadece çıkar ilişkilerinden ibaret olduğunun göstergesi.

Filler tepiniyor ve olan her zaman olduğu gibi masum insanlara oluyor. Her ne hikmetse, bu masum halkın geri kalanı bunun farkına varmamakta ısrarcı!

Bu işin bir de “tepki” kısmı var ki o da işin en anlamsız, cevabı en bulunamayacak olan bölümü. Ben basit bir cevap veriyorum: Sana ne? 

– Cemaatçiler nerdesiniz?

– Sana ne?

– Geziciler nerdesiniz?
– Sana ne?

– Boykot mu edilirmiş, çözüm bu mu?
– Sana ne?

– İsrail konsolosluğu c blokta, protesto yanlış yerde yapılıyor ya! (Hadi canım, kimse bunu bilmiyordu sağol)
– Sana ne?

Herkes kendi vicdanından sorumludur, kendi istediğine ses çıkarır, istemediğine çıkarmaz. Bunu yargılamak kimsenin haddine değil. (Her ne kadar bu yazıda kısmen bende yapıyor olsamda.)

Arkadaşım, kardeşim, canım; yaşananlara tabi ki tepkini göster! Bilgin, eğitimin, araştırman ve en önemlisi vicdanın ölçüsünde tepkini göster. Gerisine karışma. Geri kalanlara da karışma çünkü yaptığın şeyin hiç bir anlamı veya faydası yok.

Özel Üniversiteler Gerçekten Çok mu Happy?

Pharrell Williams Happy

Tercih dönemi geldiği için üniversiteler yine çılgınlar gibi reklam kampanyaları yapıyorlar, outdoor, banner, Google, Facebook ve Televizyon reklamlarıysa her yerimiz özel üniversite oldu. Ama gel gör ki bir de sosyal medya içerikleriyle reklam yapmaya çalışan üniversiteler var ki kimsenin aklına gelmeyecek video çalışmaları yapmışlar. Her birini izlediğimde o kadar çok şaşırıyorum ki gerçekten bu kadar yaratıcı, farklı, zeki üniversitelerimiz olduğu için mutluluğum kat kat artıyor. Tüm videolara yer vermek isterdim ama 4 tanesi yaratıcılıklarıyla gönlüme taht kurdu ve ilk aşamada onları paylaşmak istiyorum. Belki sonrasında diğer videoları da ekleyerek güncellemeler yaparım.

İpek üniversitesi:

Hasan Kalyoncu Üniversitesi:

Zirve Üniversitesi:

İstanbul Aydın Üniversitesi:

Bonus:

METU (Resmi bir iş olmayabilir):

Türkiye Eğitim Sisteminde: Çok Seçenek, Az ve Bilinçsiz Yönlendirme

Türkiye'de eğitim sistemi ve aslında olması gereken

Türkiye ile yabancı ülkelerde çalışan insanlar arasındaki en büyük ve temel fark nedir? Bu sorunun cevabı eğitim sistemimiz içerisindeki eksikliklerden birinin de cevabı olduğu için oldukça önemli. Benim gördüğüm en büyük fark “uzmanlık!” Bir çok ülkede kendi alanında, işinde uzman kişiler yetişiyor ve gerçekten sadece olmaları gereken konuda uzman olarak hayatlarına devam ediyorlar. Bizde ise malum herkes her konuda uzman. Hayatın her alanında (sanat, spor vs…) olduğu gibi iş hayatında da böyle. (İş ilanlarını incelemeniz yeterli)

Eğitim konusu açıldığı zaman sadece devletin sağladığı yani zorunlu eğitim akıllara geliyor ama aslında bunun en temeline inmek lazım yani eğitimin başladığı aile içi eğitime.

Not: Bu yazılanları “eğitim” konusunda uzman olmadığım, hatta herhangi bir eğitim almadığım halde yazıyorum, bu bile sistemin hatasından kaynaklanıyor olabilir. Bunu yazması gereken insanlar kimler? Niye yazmıyorlar? Bunlar da ayrı sorular…

Türkiye şartlarında 0-6 yaş arasında ailenizden inanılmaz bir ilgi görürsünüz. Kimse sizin ne yaptığınıza karışmaz, karışmak bir yana doğru veya yanlış ayırt etmeden destek bile verir ve sizin kişiliğinizin temellerinin atıldığı küçük yaşlarınızda bilinçsiz bir şekilde yönlendirir. Aile içerisinde sizin geleceğinize yönelik muhtemelen hiç bir plan yapılmamış, yeteneklerinizi keşfetmenizi sağlayacak veya sizin geleceğinizi şekillendirecek hiç bir şey yapılmamıştır.

Okul çağına geldiğiniz zaman artık aile içerisinde gördüğünüz koşulsuz ve karşılıksız sevgi/saygı yerini ilgiç bir şekilde sert ve karne odaklı yaklaşımlara ve “okuluna gitsin başımız ağrımasın” tavırlarına bırakmıştır. Eğitim veya kişisel gelişim olgusu sadece okulda aşılanıyor, veriliyor gibi bir yanılgının içerisinde siz de artık onlarca öğrenci ve öğremen ile beraber 10-13 yıllık bir serüvene girmiş olursunuz. Aileniz sadece yıl sonlarında gelen karnelere bakar, öğretmenler sadece yazılı sonuçlarınızı inceler ve sizi ona göre değerlendirir. Bunlar dışında kimse sizi yine geleceğe hazırlamaz, bir alanda iyi olmanız açısından yönlendirmez veya bilgi vermez. Şanslı bir bölüm öğrenci içerisindeyseniz ve idealist öğretmenlere denk gelirseniz belki bir nebze farklılıklar yaşarsınız ama onlar da çoğu zaman yeterli olmaz.

Artık karşınızda sadece sistemin zorunlu seçenekleri ile karşı karşıyasınızdır. Sizi yönlendiren, destek olan ve bunu bilgi sahibi olarak yapan insan sayısı oldukça azdır. Ya sayısal bilimlere yönelirsiniz ya sözel, bunları seçerken geleceğinizi nasıl etkileyeceğini bile bilmezsiniz ama seçersiniz. Çünkü notlarınız, öğretmenleriniz ve aileniz sizi bunu yapmaya mecbur bırakmıştır. Eğer normal eğitimden bir fayda sağlayamayacağınıza kanaat getirilmişse ki bu kanaat YGS, SBS, LYS gibi saçma sapan isimlerle belirleniyor, bir çok meslek lisesinden birine puanınıza doğrultusunda yerleşir ve hayatınızın geri kalanına çocukluğunuzdan itibaren hiç bir şekilde bilinçli karar verememiş ve buna yönlendirilmemiş bir şekilde bu karar dolayısıyla o şekilde devam edersiniz. (Beki sağlık lisesi belki öğretmen listesi, belki de meslek lisesinde herhangi bir bölüm…)

Lise döneminiz başarıyla tamamlandı, artık üniversitedesiniz. Yaklaşık 18-20 yaşındasınız ve üniversite eğitimine başlayacaksınız. Nasıl? Hayatınızın yaklaşık 4’de 3’ünü etkileyecek kararlar vereceksiniz ama hala bir bilginiz yok, çünkü şimdiye kadar önünüzde her zaman fazla fazla seçenek vardı ve seçtiğiniz herhangi bir seçenek sizi bir uzmanlığa götürmek yerine yine farklı seçeneklere yönlendiriyordu. Hala mesleki anlamda kim olduğunuzu ne olduğunuzu bilmiyorsunuz.

Bir anı: Geçtiğimiz günlerde meslek lisesinden gelen bir stajyerimizin bölüm öğretmeni ve rehberlik öğretmeni geldi. Yaklaşık 28-30 yaşlarında 2 genç. Öğrencinin durumunu kontrol edeceklermiş ve şirketleri inceliyorlarmış. Şaşırdım, çok sevindim en azından bir gelişme… Rehberlik öğretmeni ile genel eğitim sistemini konuşurken “devlet, öğrencileri bir yere yönlendirmek yerine her zaman seçenekler sunuyor, okul hayatının herhangi bir alanında bu seçenekleri seçebilsin, farklı alanlara yönelebilsin diye” dedi. Aslında beğenmediğimiz eğitim sistemimizin özetini oluşturuyordu. Yönlendirmek, bilinçlendirmek yerine bilinçsiz gençlerden seçenekler arasında seçim yapmalarını bekliyoruz!

Üniversiteye gittiniz, orada da düzen aynı. Sizi, seçtiğiniz meslek dalında genelde var olan farklı uzmanlıklara ayıran herhangi bir sistem yok. Örneğin bilgisayar mühendisliği okuyorsanız mezun olduğunuzda hala ne iş yapabileceğiniz konusunda muhtemelen fikriniz yoktur. Var olan fikriniz de muhtemelen staj yaptığınız zaman gördükleriniz ile sınırlıdır. Evet, yine yönlendirme, bilinçlendirme adına hiç bir şey yok! Sonuç: Bilinçsiz meslek sahibi mezunlar!

Şimdi yazının en başında Türkiye ve diğer (daha gelişmiş) ülkeleri karşılatırdığımız zaman uzmanlık konusundaki farklılığı görmüştük hatırlarsanız, bunun ne gibi faydası var biliyor musunuz?
Bizim ülkemizde 25-28 yaş arasında bir genç bir meslek sahibi olmuş ve bir şeyler yapmaya başlamış ise başarılı sayılıyor ama kimse hayatının 3’de 1’inin hatta belki daha fazlasının gittiğini düşünmüyor.
Bizim ülkemizde, genç yaşta büyük işler başaran kişilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor iken diğer ülkelerde 20-25 yaş arasında büyük işler başaran kişilerin sayısı yüzleri hatta binleri bulabiliyor. Çünkü çok genç yaşta uzmanlıklar konusunda başarılı yönlendiriliyorlar ve yeteneklerini keşfedebiliyorlar. (Evet, bence en büyük etken bu!)

Peki Ne yapmalı?

Öneri: Lütfen, eğitim konusunda TED’de yapılan konuşmalar arasından seçilmiş bu 10 videoyu izleyin! 

– Eğitim, aileden başlar. Çocuklarınızı sadece sevmek, onlara isteklerini sağlamak yetmez. Onların geleceğini şekillendirecek hamleler, stratejik hareketler yapmalısınız. Çocuğunuzun yeteneklerini keşfetmesini SİZ sağlamalısınız, o sadece bir çocuk, bunu da sadece siz yapabilirsiniz. Okuldan böyle bir şey beklemek saçmalık…
– Okul hayatı boyunca çocuğunuzu eğitmenlere vermeyin. Evet, yaptığınız sadece çocuklarınızı öğretmenlere vermek, onları takip etmek ve/veya gelişimlerini incelemekten acizsiniz. (Hepimiz için durum malesef böyle.)
– Sevgili öğretmenler! Okulunuz bittiğinde, muhtemelen hala birer genç olduğunuz için lütfen öğrencileriniz kadar kendi gelişiminizi de sağlayın! Siz ne kadar gelişirseniz öğrencilerinize de o kadar faydalı olursunuz. Araştırma, öğrenme sizin için zorunluluk olmalı. (Devlet bu anlamda bir zorunluluk getirmeli)
– Sevgili devletimiz, eğitim alanında sadece sınav isimlerinde, zamanlarında, türünde değişiklik yapmakla yetinmeyin. Bu değişikliği en aza indirgeyecek, kalıcı ve gerçekten inovatif bir şeyler üretin. (Yurt dışından, yabancı ülkelerin eğitim sistemlerinden bir şeyler çalın gerekiyorsa bunu hayatımızın her alanında yapmıyor muyuz?)
– Eğitmenleri, ilkokuldan üniversiteye ve hatta üniversitelerdeki profesörlere kadar dönemsel sınavlara veya zorunluluklara tabi tutun, örneğin her 2-3 senede bir özel birer makale yayınlatmak, alanlarına yönelik özel ve farklı çalışmalar yapmak zorunda olsunlar ve bu da puan sistemlerine etki etsin. Kendilerini geliştirmek zorunda kalsınlar.
– Çocuklar veya gençleri hayatın her anında çoktan seçmeli sınav yapar gibi çoklu seçeneklerle baş başa bırakmayın, bunu bir dönem yaptıktan sonra o çoktan seçenekleri azaltın ve yönlendirin. Çünkü bir çocuk veya genç yönlendirmeler sayesinde yolunu bulur. 25 yaşında kendini keşfetmesi şu anda bir başarı olsa bile çok büyük bir kayıp, bunun farkına varın!

Düşünüldüğü zaman bu yapılacaklar listesi uzar gider, ara ara eklemeler yaparak bu listeyi de uzatacağım, belki birilerinin işine yarar, fayda sağlar. Sizin de söylemek istediğiniz şeyler var ise, eklemek istediğiniz öneriler var ise bunları yorum olarak paylaşırsanız yazıda yer vermek isterim.

Üşenmeden yazının tamamını okuduğunuz (okudunuz değil mi?) için ayrıca teşekkürler.

TTNET ve Türk Telekom Müşteri İadesi Konusu

Breaking-Bad-money-bedKişisel blogda böyle konulara yer vermeyi çok sevmesem de Türkiye’de büyük firmaların yaptığı küçük hesapları, daha doğrusu halkın zaafları nedeniyle elde ettiği haksız geliri eleştirmek adına yazıyorum.

Bugün, uzun zamandır oturduğum evimdeki tüm aboneliklerimi iptal edebilmek için uzun bir koşturmaya başladım. İGDAŞ, İSKİ, TTNET, Digiturk derken bayağı uğraştırıcı da olsa hepsini tek bir günde bitirmiş olmanın gururunu yaşıyorum. İçlerinde en problemsiz kurum olarak da İSKİ’yi seçtim. Her ne kadar 2014 yılında sular kesiliyor olsa da kesilme bildirimleri, online işlemler vs her konuda en stabil kurum olarak seçtim.

Gelelim TTNET’e! 3-4 yetkili bayi gezip, en sonunda Üsküdar genel merkezine gitmek zorunda kalarak taahüt bulunan aboneliğimin iptalini gerçekleştirirsem ne kadar ödemem gerektiğini öğrendim. Hemen ardından iptali yaptım ama ödemesi için temmuz ortasını, sonra da ek borç olma ihtimaline karşı ağustos ayında takip etmemi önerdiler. Türk Telekom grubu olduğu için 5 Mart 2014 tarihinde mesaj olarak bana (ve muhtemelen milyonlarca aboneye giden) 0.35 TL alacağımın olduğunu bildiren sms geldi. Hazır işlem yaparken bu miktarı istediğimi belirttim ve TC kimlik numaram ile sorgu yapıldı.

Yapılan kontrol sonucunda 10.27 TL alacaklı olduğumu öğrendim ve müdürün imzası ile bu iadeyi aldım. Şimdi çok basit bir Cem Yılmaz hesabı ile 10 TL borcu olan sadece 1 milyon abone olsa (5-6 milyon abonesi olan bir kurumdan söz ediyoruz) 10 milyon TL gibi bir ücret yapıyor ki burada önemli olan elde edilen haksız kazanç!! (Bkz. Cem Yılmaz)

1- Ben bu SMS’i Batman’da aile ziyaretinde aldığım halde neden hizmet aldığım İstanbul’da bu iadeyi almak zorundayım?

2- Bir şekilde benden fazla kesilen ve bana iade edilmesi gereken ücret için neden ben bu kadar uğraşıyorum?

3- Hayatım boyunca böyle ufak miktarlar için en ufak bir hareket yapmaya bile üşenen benim gibi milyonların cebinden çıkan bu paralar için neden şirketlere bir yaptırım yapılmıyor? Bu alınmayan paralar neden bir süre sonra bir kuruma bağışlanmıyor? (Veya başka bir şey…)

Görevliye sordum ve kullanıcıların bunu şubeye gelmeden sorgulayabilecekleri bir yer var mı dedim, internetten alacak var mı yok mu hem TTNET aboneleri hem de Türk Telekom aboneleri sorgulayabiliyor. Alacağınız varsa yinemaalesef genel merkezlere giderek alabiliyorsunuz.

Size söyleyebileceğim tek şey, lütfen girin, sorgulayın ve 1 kuruş bile olsa alacağınız varsa gidip tahsil edin. Ben bunu yapınca tabi ki zengin olmadım ama içim daha rahat… Umarım, devlet bu tür konulara da bir çözüm üretir…

TTNET iade sorgulama linki.

Türk Telekom iade sorgulama linki.