Youtube’da Her Şey İçin “Her Şey” Var – Öğrenmek İsteyene!

Konu Youtube olunca herkesin benden duyduğu bir şey var; “Youtube, dünyanın en büyük 2. arama motorudur!” Hal böyle olunca biraz düşünmek gerekiyor, neden en büyük arama motoru Google? Çünkü aradığımız her şeye doğru aramalar ile ulaşabiliyoruz. Youtube’da da aynı şekilde, doğru aramalar sonucunda neredeyse her konuda içeriğe ulaşabiliyorsunuz.

Son 5 yıldır ülkemizde video içerik üretimi hızla artıyor. Her ne kadar içerik üretiminde çok geride olsak da zamanla artacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Şu anda dünyada en hızlı yükselen video içerik trendi “how to” videoları. “Nasıl yapılır” konulu videolar sayesinde bir çok konuda bilgi sahibi olabiliyor hatta belli konularda uzmanlaşma yolunda bile ilerleyebiliyorsunuz.

Yemek tariflerinden, ilüzyon numaraları, mekanik ürün yapmak, elektronik düzenekler, oyuncular için bölüm geçmeler, taktikler ve hatta bomba yapımına kadar her şey var. Listeyi dilediğiniz kadar uzatabilirsiniz.

Youtube’da her şey hakkında “her şey” olması güzel, insanlık için genellikle fayda sağlar ama ya bu içerikleri sizden önce robotlar kullanırsa? O zaman ne olur hiç düşündünüz mü?

İlk bakışta çok mantıklı gelmese de ABD’li ve Avutsuralyalı araştırmacılar robotların Youtube üzerinden bir şeyler öğrenebilmesini sağlayan bir sistem geliştirdi ve şu anda basit işlemler için bile olsa kullanıyor. Yapay zeka konusu üzerinde çalışmalar yapan bilim insanları bu yöntem sayesinde robotların Youtube videolarını izleyerek kendilerini geliştirebilmelerini amaçlıyor. Şu anda, basit bir tabir ile, videolar robotların biraz daha anlayabileceği bir formata getiriliyor ve bu format sayesinde öğrenebilme kabiliyetleri artıyor. Teknoloji durur mu hiç, gelişmeye devam eder ve artık herhangi bir ara işleme gerek kalmadan Youtube üzerinden direkt izleme yapılarak anlayabilecekleri formata gelirler. Hazır bir çok şey öğreniyorlar, akıllı sistemler sayesinde bir de yorumlayabilirler ise o zaman vay halimize.

Bu ne anlama geliyor? Beraber hayal edelim.

– Robotlar, yemek videoları izleyerek iyi birer aşçı olabilir

– Düzenli, sistematik işler için zaten kullanılan robotik sistemler hala insanların yaptığı düzenli işler için daha fazla kullanılabilir (evet, robotlar işinizi elinizden alacak, acele edin.)

– Öğretmenlik (daha doğrusu bir şeyler öğretmek), garsonluk, muhasebe, inşaat işçiliği, mekanik işçilik, maden işçiliği, silah kullanmayı bilen askerler, kahve aldığınız baristalar, polisler… kalır mı dersiniz?

Not: Robotlardan önce siz öğrenin. Youtube ve internetteki bir çok farklı nimetten faydalanmanız için geç değil.

Bu listeyi çoğaltmak için araştırma yaparken Twitter’da paylaşılan bir video ile aslında çok da fazla bir şey yazmama gerek kalmadığını gördüm. Çoğu zaman olduğu gibi birileri çok daha iyi bir şekilde hazırlamış. Mutlaka izleyin.

Videoyu izlediyseniz tedirginliğiniz bir kat daha artmış olmalı. Görünmeyen bir şekilde olsa da robotlar şu anda otomasyon sistemlerinde hayatımızın büyük bir bölümünü kolaylaştırıyor. Kendini geliştirebilen, öğrenen robotları ise ilk çıkan cep telefonları, ilk bilgisayarlar, internetin ilk zamanları, devasa büyüklükteki az hafızalı harici bellekler gibi düşünebilirsiniz. Çok uzak değil, sadece 30 yıl önce kişisel bilgisayarlar diye bir şey hayatımızda yoktu ve bilgisayar teknolojisi çok pahalıydı. 20 yıl önce internet erişimi olan kişi sayısı ise şimdiki zamana göre neredeyse 3-5 kişiyle sınırlıydı ama şu anda hayatımızın vazgeçilmezleri ve bu gelişmeler sadece 20 yıl içerisinde oldu.

Hayal edin, 5 yıl sonra doğacak olan çocuğunuz 20 yaşına geldiği zaman, yani bundan sadece 25 yıl sonra çocuğunuz ne iş yapıyor olacak? Bugün gördüğünüz işlerin çoğunu yapan robotlar evlerimize kadar girmiş olacak ve buna şaşırmaya bile vaktiniz olmayacak.

iRobot filmini izlemediyseniz hemen açın izleyin. 2004 yapımı bu film aslında bize biraz abartılı bir şekilde (umarım öyledir) geleceğin bir önizlemesini yapıyor diyebiliriz. Belki de onu izledikten sonra “Her” filmini de izlemelisiniz. Hatta hemen ardından Black Mirror serisini izlemeye başlayabilirsiniz.

Son zamanlarda 3 boyutlu yazıcılar, Google’nin Boston Dynamics’i satın alması, Nasa’nın 10 yıl önce yola çıkardığı uzay aracının ulaşması, yine ESA’nın uydusuna gönderdiği (ışınladığı) cisimlerin basılması ve şimdi de Youtube’dan öğrenen robotlar gibi inanılmaz, tarihi değiştirebilecek hareketleri görüyoruz. Bir kaç yıl öncesinde hayal gibi olan şeyler artık gerçek ve gelişmeye devam ediyor.

Robot teknolojisi ve hayatımızın geri kalanı ile ilgili tedirgin olmak yerine ayak uydurup, geleceğe umutla bakmak ve eğer istiyorsanız çocuklarınız/torunlarınız için zamanı yakalamanız yapabileceğiniz en güzel şey olacaktır.

Geleceğe endişeli değil de umut dolu gözlerle bakmak için araştırın, okuyun, takip edin, paylaşın…

Işınlanma Hayali 3D Yazıcılar Sayesinde Mi Gerçekleşecek?

Daha önce 3 Boyutlu yazıcılar (3D Printer) hakkında kısa bir şeyler yazmıştım. Daha öncesinde de “Kişisel Robotlar” hakkında bir hikaye paylaşmıştım ve sadece hikaye olması bile beni çok heyecanlandırıyordu. Şimdi paylaşacağım şey ise hikaye değil tamamen gerçek ve bence 2014 yılının en önemli gelişmesi. Diğer iki yazıyı önce okuyup sonra bu yazıyı okursanız kafanızda çok daha farklı şeyler canlanacağından emin olabilirsiniz.

Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) özetle; üzerinde yaşanabilen ve dünya yörüngesinde bulunan en büyük yapay uydudur. Bu uyduda 6 astronot yaşıyor ve bu kişilerin teçhizat ihtiyaçları 25 Kasım 2014’e kadar dünyadan belli zamanlarda kalkan roketler sayesinde sağlanıyordu.

xl-2016-3d-printing-space-1

17 Kasım’da dünyadan gönderilen bir 3D printer sayesinde artık bu ihtiyaçları için aylarca beklemelerine gerek kalmadı. “Made in space” isimli şirketin tasarladığı özel 3 boyutlu yazıcı, 25 kasımda duyulan bir ingiliz anahtarı ihtiyacı sonucu kullanıldı. Bunu 2 yıl önce birisi size ve bana söylese muhtemelen gülerdik ama ihtiyaç tam olarak şöyle giderildi:

– Uluslararası uzay istasyonundan ingiliz anahtarı ihtiyacı olduğuna dair mesaj gönderildi.
– Mesaj, NASA tarafından alındı ve hızlıca bir ingiliz anahtarı modellemesi hazırlandı.
– Hazırlanan 3 boyutlu model, email aracılığıyla ISS’e gönderildi.
– 3 Boyutlu modeli mailinden indiren ISS astronotu “Berry Wilmore” 3 Boyutlu tarayıcıdan bu modeli bastı!

Yukarıdaki 4 madde şu anda gözünüze çok önemli gelmeyebilir ama bir de geleceği düşünün. (Gelecek derken 10-15 yıl sonrası) Neler yapılabilir, hayal bile edemezsiniz.

Uzayda bulunan bir uydunun içerisinde dünyadan aldığınız modeller ve yönlendirmeler ile parçalarını basarak daha büyük farklı cihazlar üretebilirsiniz.

Ben bu olayı ışınlanma olarak hayal ediyorum. Filimlerde gördüğümüz ışınlanma nasıl oluyordu bir düşünün. Bir cihaz içerisinden girip, diğer yerde genelde aşağıdan yukarı tekrar oluşuyordu. Dünyadan gönderilen bir modelin de uzayda aşağıdan yukarı oluşması nerden baksanız basit ışınlanma gibi düşünülebilir. (Olmadığınız biliyoruz tabi ki!)

Bakalım daha neler göreceğiz. Birileri neler hayal edecek ve başkaları gerçekleştirecek…

Ayak Uydur, Ayakta Kal!

netflix-feet-up

Gelişmelere karşı direnmek veya kayıtsız kalmak herkes için oldukça kötü sonuçlar doğuran bir eylemdir. Şahıs, şirket veya devlet olmanız hiç bir anlam ifade etmiyor. Tabiri caiz ise gelişmelere karşı direniyorsanız kaybedenlerdensiniz.

Kişi olarak direndiğiniz zaman, bireysel gelişiminiz durur ve hatta gerilemeye başlar. Gerileme nedeni de zamanla doğru bildiğiniz şeylerin bile bazı gelişmeler karşısında değişebileceğindendir. Yani durduğunuz yerde (en sevdiğimiz şey) gerilersiniz. Ne kadar harika değil mi?

Şirket olarak direndiğinizde gelişmeler artık birilerini rahatsız etmeye başlar. Gelişmelere karşı direnerek iş yapmaya çalışmak size zaman kaybının yanında artık büyük bir eksi olarak döner. Çalışanlarınız huzursuz ve mutsuz olur. Yaptığınız iş belki çoktan şekil değiştirmiştir, gelişmeler farklı ihtiyaçlara neden olmuştur ama siz hala yerinizde sayıyorsunuzdur. Tahmin ettiğiniz gibi bu durum sizin sonunuz anlamına geliyor. (Nokia?)

Plak şirketleri radyolara karşı ne kadar direndi?

Yaşımdan dolayı plak dünyasında yaşamadım ama her dönemin olduğu gibi o döneminde teknolojik gelişmeleri vardı. Radyo! Radyo yayınları başladığı dönemlerde acaba plak şirketleri satışlarında meydana gelen düşüşten dolayı radyocuları suçladı mı? Onları egale edebilmek için çabaladı mı? Yoksa radyoyu güzel bir dağıtım kanalı olarak görüp oradan da para kazanmaya mı çalıştılar? Bu konuda net bir bilgi bulamadım ama tahminimce sürece ayak uydurdular.

İhtiyaçlar değişti ve plaklar tek başına bu ihtiyaçları karşılamaya yetmeyince artık devir değişti ve kasetler ve hemen ardından CD’ler çıktı ve sonrası hepimizin bildiği gibi iTunes, Spotify vs…

Konuyu asıl getirmek istediğim nokta tabi ki internet dünyası ve bu dünyaya karşı uzun yıllar verilmiş anlamsız savaşlar. Müzik dünyası neden interneti bir dağıtım kanalı olarak görmek yerine savaştı? Harcanan onca savaş sonucu iTunes ve Spotify gibi hizmetler müzik dünyasını istemese de dijitalleştirdi ve şu anda herkes memnun. İnternet gibi bir gelişmeyi faydaya çevirmek yerine direnmek tabi ki müzik endüstrisine büyük kayıplara neden oldu.

Televizyon dünyası (sinema, dizi bir arada düşünelim) için de durum pek farklı olmadı. İnterneti alternatif bir dağıtım kanalı olarak kullanmadılar ve sonuç Netflix. Netflix ve benzeri platformlar şu anda televizyon kanallarının izlenme sayılarını düşürmekle kalmıyor DVD satışlarını yerlere indiriyor. Artık sadece internet için yapılan diziler takip edilmeye başlanıyor ve tabi televizyonda yayınlanan diziler de çoğunlukla internetten takip ediliyor. Dizi firmalarını Youtube üzerinden kazandıkları paralar için Google’da basit bir arama yapmanız yeterli.

Gazetelerin içler acısı durumunu artık konuşmaya bile gerek yok. Sadece tıklatma odaklı galeriler, ve otomatik sayfa yenilemerinden başka bir şey değiller. Bunun yerine zamanında ve tabi ki kaliteli iyi işler yaparak online dünyada da “gazete” olarak kalabilirlerdi.

Şirketler, sosyal medyada yer almamak için ne kadar direndi ve ne kadar geç kaldı hepimiz yakından takip ettik. Sonucu her zamanki gibi yeniliğe ayak uydurmakla sonuçlandı.

Sonuç olarak yeniliklere karşı direnmemeyi bunun yerine en hızlı şekilde adapte olmayı öğrenmemiz ve başarmamız gerekiyor. Bunu en iyi şekilde yapanlar ayakta kalacaktır, yapamayanlar ise 3. sayfa haberleri gibi bir haber ile uğurlanmaya mahkumdur.

Peki 2015 ve sonrası yenilikler hakkında neler yapıyorsunuz? Takip ediyor musunuz?

Hava Reklamcılığında Yeni Akım, Drone!

Bu yazının başlığını 3 Haziran 2014 tarihinde atmışım. O zamanlar görüdğüm bir kaç Drone reklamcılığı haberi üzerine heyecanlanmış, bu reklam modelinin geleceğine dair güzel şeyler hissetmiştim ama çok uzun sürmedi. – Teknolojinin ve gündelik olayların bu kadar hızlı değişmesi sizi de korkutmuyor mu? –

Drone Kullanımı ve Geleceği

Drone’ların özel hayatı ihlal ettikleri ve buna ek olarak da tehlike arzettikleri (kafanıza drone düşsün istemezsiniz değil mi?) yavaş yavaş ortaya çıkınca ve bu tür konularda şikayetler arttıkça hava reklamcılığı anlamında hikaye başlamadan bitmiş oldu. Aslında bu işin çıkış noktasında Amerikalı 19 yaşındaki bir üniversite öğrencisi ve tabi ki Amazon’un efsanevi CEO’su Jeff Bezos var. Bezos, insansız hava araçları ile Amazon kargolarının taşınabileceği konusunda fikirler ortaya attı ve akabinde genç öğrenci drone’lar ile saatlik ücret karşılığı reklam afişleri gezdirmeye başladı. Tabi yukarıda saydığım nedenlerden ötürü bu iş modeli de çok uzun süre yürümemiş olacak ki site kapanmış.

Peki bu drone’lar ile neler yapılıyor? 

Şu anda en hızlı yükselen trend drone’lar aracılığıyla çekişmiş video ve fotoğraflardan oluşan stok siteler. Bu sitelerde farklı kategorilerde yüzlerce video ve fotoğraf bulabiliyor satın alarak kullanabiliyorsunuz. Klasik stok satışı yapan sitelerden içerik dışında çok bir farkı yok. Ama sayıları hızla artıyor.

Stok siteler dışında zaten kullanılan bir de profesyonel etkinlik çekimleri konusu var. Şu anda dışarda yapılan her etkinlikte özelleştirilmiş drone ve yüksek ihtimalle gopro’lar aracılığıyla çekimler yapılıyor ve bu çekimlerden klipler, tanıtımlar hazırlanıyor. Oldukça güzel görüntülerin de ortaya çıktığını söylemeliyim. Yakında her etkinlik ajansının drone seti ve operatörü olacaktır. (Belki de çoktan olmuştur)

Bu iki alan dışında tabi ki bir çok farklı alanda kullanılacaktır, hatta çok yaratıcı alanlarda kullanılacağını göreceğimizden şüphem yok ama yaygınlığı tartışılır. (Belgesel, klip ve film çekimleri için zaten benzer araçlar kullanılıyordu.)

Kişisel kullanım alanları ise git gide sınırlandırılan drone’lar yakın zamanda çok daha sınırlı bir kullanım alanına sahip olacaktır diye düşünüyorum. Başkalarına kötü fikir vermek istemem ama çok kötü şeyler çok rahat yapılabilir drone’lar ile. Hele ki çılgın mühendis olduğunuzu düşünüyorsanız ve elektronik yetenekleriniz de var ise yapabileceklerinizin sınırı kalmıyor. (Search Youtube)

Bu olay, bazı açılardan bana Zeplin’leri anımsatıyor. Onların da çok acıklı ve bilinmesi gereken bir hikayesi var.

[Fikir/Proje Önerisi] Big Data Kullanın, Neler Popüler Gösterin!

google-trendsBig Data (Büyük Veri) konusu herkesin gündeminde. Her şey daha fazla data toplamak üzerine kurgulanıyorken tabi ki bu dataların anlamlandırılması da gündeme gelmeliydi. Öyle de oldu, herkes data anlamlandırmak (data mining) üzerine çalışmalar yapıyor ve bu çalışmalar son kullanıcıya fayda sağlayacak hale getiriliyor.

Örneğin, market alışverişlerinizde sık kullandığınız sadakat kartı sizin hakkınızda tahmin ettiğinizden daha fazla bilgi sahibi oluyor. Elde ettiği bu bilgiler sayesinde geleceğiniz hakkında yorum bile yapabiliyor. İşte tam da bunların olabilmesi ve size fayda sağlayabilmesi için elindeki bu verileri anlamlandırması gerekiyor, henüz yapan firma sayısı 1 elin parmaklarını geçmese bile bir gün bu sadakat kartları size çok fayda sağlayabilir (tabi asıl fayda markaya).

Benim bu yazıyı yazma nedenim tabi ki CRM, sadakat programları veya data mining değil. Türkiye’de bir kaç firmanın elinde olduğunu bildiğim büyük sosyal veriyi kullanarak bir proje geliştirmeleri konusunda öneride bulunmak. Bu projeyi ben de yapmak isterdim fakat böyle bir dataya ulaşmak benim açımdan kısa vadede çok zor olduğu için hali hazırda yapabilecek firmalara önermek çok daha kolay geldi. Belki birileri yapar da bende bu projeden faydalanabilirm. (:

Şu anda popüler neler var?

Sosyal ağ kullanıcı sayıları hız kesmeden artıyor, Türkiye ve dünyada büyüme en az 3-5 yıl daha sürecektir, bunu da göz önüne alacak olursak henüz potansiyel çok fazla. Türkiye özelinde konuşacak olursak yaklaşık 30 milyon internet kullanıcısı var. Çok büyük bir bölümü sadece “tüketici” olduğu için herhangi bir konu çok hızlı popüler olabiliyor ve tabi aynı hızla popülerliği sönebiliyor. Hatta öyle ki bir kaç yıl arayla aynı konular tekrar tekrar popülerleşebiliyor.

İhtiyacımız da tam olarak burada ortaya çıkıyor. Artık o kadar hızlı tüketiyoruz ki bir yerden sonra ipin ucu kaçıyor ve takip edemez hale geliyoruz. Elinde büyük data bulunduran, sosyal ağları ve genel olarak interneti takip eden firmalar işte burada bir servis sunarak bu takibi çok daha kolay hale getirebilir.

Her platform kendi “popüler konular”ını belirler ama hepsi tekil olarak çalıştığı için genel olarak internetin popüler konularını takip etmek biraz sıkıntılı olabiliyor. Twitter’da Trending Topic, Google’da Trends vs takip etmek zor olabiliyor. Bunun önüne geçmek için sosyal medyayı takip eden firmalar kelime ve url bazlı analizler yaparak genel olarak ülke gündeminin neyle meşgul olduğunu tespit edebilir, bu popüler konunun ne zaman doğduğuna, ne zaman en popüler zamanını yaşadığına ve ne zaman söndüğüne dair çok net bilgiler paylaşabilirler. Bu paylaşımları da metin, video ve fotoğraf paylaşımları olarak 3 farklı başlıkta sunabilirler.

patek philippe arama sonuclari

Bir internet sitesi!

www.bunumutlakagormelisin.com projemizin yayınlanacağı internet sitesi olsun. Bu siteye giren kullanıcılar, o anda internet dünyasının en popüler konularını görsün. En çok paylaşılan aforizma, espri, youtube videosu, vine videosu her neyse bunu bir listeleme mantığıyla takip edebilsin ve gündem değiştikçe bu konular aşağı doğru düşerek popülerliğini yitirsin. Tıpkı bir listeleme sitesi gibi fakat bu sitenin farkı birinin liste yapması değil büyük datanın anlamlandırılarak otomatik bir liste çıkarması. En popüler konuların detaylarına girerek, hangi tarihten beri insanlar konuşuyor, ne zaman patlama yapmış görebilsek, aktif sosyal medya kullanıcılarının hızına yetişemeyen kişilere “old” diye yorum yapma zevkini daha keyifli hale getirecek bir site olsa hoş olmaz mıydı?

Aktif kullanıcı olabilirsiniz ama gündemi sadece kendi çevreniz kadar takip edebilirsiniz. Çevreniz ne ise, sizin gündeminiz de ondan ibaret olur. Bu site ise sizin gerçek gündeme de uzak kalmanızı engellemiş olur ve bu sistemin bağımlısı olursunuz. Sizi bilmem ama benim her gün takip edeceğim siteler arasına gireceği kesin.

Bunu yapmak ne kadar mümkün?

Twitter’dan atılan tüm tweet’lere erişebiliyor, hatta bu tweet’ler arasında yazdığım gibi analizler yapabiliyorsunuz. Bu nedenle sisteminize Twitter’ı dahil etmek çok problem değil. Youtube’un verdiği linkler belli, sisteminize dahil ettiğiniz sosyal ağlarda link bazlı analiz yaparsanız en çok paylaşılan linkleri de almış olursunuz. Buradan da Youtube’da en popüler videoları takibe alabilirsiniz. Facebook bu konuda en problemli mecra, maalesef API yeterli veriye erişmenize izin vermiyor, burada da belki kullanıcıların kendi profillerine erişim izni alarak bir reel kullanıcı veritabanı oluşturabilir, aldığınız erişimler sayesinde popüler gündemi kısmen belirleyebilirsiniz. Instagram ve vine’da hashtag bazlı analizlerle güzel veriler elde edebilirsiniz. Bunların tamamının aldıktan sonra tek yapmanız gereken hepsinden elde ettiğiniz verileri bir algoritmayla puanlandırmak ve bir liste oluşturmak. (Söylemesi kadar yapması kolay değil tabi.) Ama sosyal medyayı takip ettiğini söyleyen sistemler için bu tür analizler yapmak oldukça önemli. (Mashable, kendi yazıları için bunu kısmen yapıyor, eminim kullanıcıları iyi bir şekilde yönlendiriyordur.)

Firmaya ne gibi bir fayda sağlar?

– Sosyal medyayı herhangi bir engel olmadan ne kadar iyi takip ettiğinizi kanıtladığınız bir platform.

– İçeriğin kral olduğu bir dünyada en kral içeriği siz belirliyorsunuz, bunun getireceği fayda hiç de küçümsenmemeli.

– Bu içeriğe erişimi sınırlı veya sınırsız yapabilirsiniz. Reklam veya abonelik modelleri ile gelir elde edebilirsiniz. (Bir çok platforma sınırsız içerik sağlayıcısı olduğunuz için iyi bir abonelik modeli çıkarabilirsiniz.)

– Müşterileriniz size artık soru işareti olmadan gelecektir çünkü siz sosyal gündemi halka sunan bir yapının sahibisiniz, kendinizi kanıtlamışsınız artık müşteriniz “acaba benim istediğim veriye sahip mi?” sorunun cevabını biliyor. Siz gitmeyeceksiniz, onlar size gelecek.

– Son kullanıcının oldukça sık takip ettiği bir platformun sahibi olmak da yukardakilerin dışında güzel bir fayda olmaz mı?

Sosyal reyting sistemleri bunun başlangıcı!

Twitter’ın da Nielsen ile dahil olduğu sosyal tv ölçümleme sistemleri namı diğer sosyal reyting sistemleri bu konunun bir başlangıcı. Kanallar, yapımcılar, medya planama firmaları elde edilen bu sosyal ölçümleme datalarından oldukça faydalanacaklar. Kanal, hangi programın ne gibi tepkiler aldığını görebilirken yapımcı, en çok hangi oyuncuya/konuya odaklandığını görebilecek. Medya planlama şirketi ise tweet atan kullanıcıların profillerine göre artık hangi saatte hangi reklamı çıkması gerektiğini müşterisine çok daha net söyleyebilecek. (Bu daha başlangıç!)

Giyilebilir Teknolojiler ve 3 Boyutlu (3D) Yazıcılar

Akıllı saatler - Smart watchTeknoloji ile iç içe olan herkesin son zamanlarda en çok duyduğu iki şey “giyilebilir teknolojiler” ve “3 boyutlu yazıcılar” hakkındaki gelişmeler. Her iki teknoloji de geleceğe yön verecek teknolojilerden olarak görünüyor.

Giyilebilir Cihazlar

Giyilebilir cihazlar teknolojik gelişmelerin hızlandığı 1980’lerden beri hayatımızda diyebiliriz. Casio Databank saat modeli ile belki de ilk giyilebilir teknolojiye sahip cihazı üretti diyebiliriz. Tabi ki bu teknolojinin doğuşu ile bugünü arasındaki fark inanılmaz. Artık Google Glass sayesinde sadece ses komutlarıyla kontrol edilebilen cihazlardan söz edebiliyoruz. Tüm bu teknolojilerin cep telefonlarının ilk çıktığı yıllarda olduğunu düşünebilirsiniz. Yani 20 yıl sonrasında bu cihazların da ne kadar gelişebileceğini hayal edebilirsiniz.

Giyilebilir teknolojiler içerisinde en merak uyandıran teknolojiler (Google Glass’ı emekleme aşamasında sayalım) akıllı saatler. Google ve Apple’ın bu konuda yapacağı ataklar teknoloji dünyasının merakla beklediği birşey. Apple ve Google’dan 2015 yılı içinde beklenen şey akıllı saatlerini piyasaya sürmeleri ve bu sektörün nereye gideceğini bize göstermeleri. Şu anda piyasada bulunan akıllı saatler ilk ürünler olduğu halde oldukça kullanışlı görünüyor. Tabi ki çok fazla eksikleri var ama mazur görmek ve geribildirimlerle gelişmelerini sağlamak lazım. Serdar Kuzuloğlu’nun da dediği gibi, telefonları geliştirerek kollarımızdan saatleri çıkarttılar ve şimdi ise saatleri tekrar kolumuza taktırmak için uğraşıyorlar. Giyilebilir teknolojilerin temelini oluşturacakları için oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Akıllı saat pazarının hakimi Apple mı olur Google’mi bilemem ama şu anda Google’nin çıkarması beklenen ürün çok iyi görünüyor. Apple sever olarak Google’nin önde olduğunu düşünüyorum.

3 boyutlu yazıcılar 3d printer

3 Boyutlu Yazıcılar

Giyilebilir teknolojiler ne kadar geleceğe yön verecek teknolojilerden biri olsa da beni asıl heyecanlandıran şey 3 boyutlu yazıcılardır. Son zamanlarda o kadar çok farklı şey görüyoruz ki bu kadar hızlı gelişen 3 boyutlu yazıcı teknolojisi insanlık tarihindeki en önemli gelişmelerden biri olabilir.

3 Boyutlı yazıcılar ile neler yapılabileceği konusunda henüz bir fikriniz yoksa yapılmış bir kaç örneğini sizlerle paylaşayım:

– 3 boyutlu yazıcılarla silah yapıldı

– 3 boyutlu yazıcılarla araba yapıldı

– 3 boyutlu yazıcılarla organ yapıldı

– 3 boyutlu yazıcılarla gitar yapıldı

Bu yapılanlar, yapılabilecek şeylerden sadece bazıları. 3 boyutlu yazıcılarla yapılabileceklerin sınırı şu anda yok gibi. 3 boyutlu ürünlerden oluşan bir bu  fuarın videosunu da izlemenizde fayda var. Neler yapılabileceğini siz hayal edin.

3 boyutlu yazıcı teknolojisi de aslında 1984 yılından beri kullanılan bir teknoloji fakat bu teknolojinin şu anki haline gelmesi ve son kullanıcının daha fazla görebileceği bir hale 2012 yılında geldi diyebiliriz. Çok büyük maliyetleri olmayan küçük ürünler basabileceğiniz 3 boyutlu yazıcıları sizde alabilir, kullanabilirsiniz.

3 Boyutlu Yazıcılar Giyilebilir Teknolojilerle Birleşirse?

3 boyutlu yazıcılarla organ bile üretiliyorsa artık sinema perdesinde gördüğümüz insansı robotların geliştirilmesi, hayatımıza girmesi o kadar da uzak olmasa gerek. Her yanı kablo olmayan, insanlara çok benzeyen ve hareket kabiliyeti kısıtlaması olmayan robotlar 3 boyutlu teknolojilerin giyilebilir cihazlarla birleşmesiyle hayatımıza girecektir diye düşünüyorum.

3 boyutlu yazıcılarla üretilen insansı robotlar, microchipler ile birleştirilirse yapılabileceklerin sınırı kalmıyor. Önümüzdeki yıllar bize gelişmeleri gösterecek ama 3 boyutlu yazıcılarla basılmış olan bir ayakkabının internete bağlanması, taktığınız 3 boyutlu yazıcı ürünü gözlüğün Glass kadar çirkin olmadığı ve daha fazla fonksiyonel olması, bir kaza sonucu kaybettiğiniz kolunuzun artık hem fonksiyon olarak eskisine yakın olması hem de daha teknolojik olması hiç de hayal değil!

Merakla izliyor ve bekliyorum, 3 boyutlu yazıcıyla üretilen bir ürünün (herhangi bir ürün) başka bir cihazla kablosuz bir şekilde hareket ettirilmesi haberi ne zaman gündeme düşecek…

Kişisel Robotlar – Google Glass – Boston Dynamics

kisisel robotlar zamaniSabah saat 06:00, susmak bilmeyen bir alarm ile yine işe gitmeniz gerektiğini hatırlıyorsunuz. Günlerden salı. Yöneticilik çok zor, işe başladığınız ilk günlerden beri kurduğunuz yöneticilik hayalleri çok da gerçekçi değilmiş. Daha yoğun tempo ile çalışma, daha fazla sorumluluk daha fazla iş…

Sabahın ilk ışıklarında başlayacak olan toplantılar, dinlenmesi gereken direktörler, müdürler, çalışanlar. Verilmesi gereken onaylar, alınması gereken kararlar. Sonra bi anda tüm bu düşüncelerin geçmişte kaldığını hatırlıyorsunuz ve rahatlıyorsunuz. Teknoloji Skype toplantılarından, Google Hangouts’dan çok daha fazla gelişmişti. Her zaman hayalini kurduğumuz robotlar her yerdeydi, hem sadece iş gücü olarak kullanmakla kalmamış olayı çok farklı boyutlara taşımıştık.

Yanınızdan 1 metre bile ayıramadığınız, yatağımızın hemen yanında olan Google Glass gözlüğünüzü (Versiyonu 10.2) gözünüze takıyorsunuz ve maddi olarak çok iyi bir durumda olduğunuz için sizin yerinize kullanabildiğiniz kişisel robotunuzu da mekanik uykusundan uyandırıyorsunuz. Kabul, çok da size benzemiyor ama yine de fiziksel olarak bir insandan çok da farklı değil. Yatağınızdan çıkmadan Glass komutlarınız ile robotunuzu harekete geçirerek ofisinize doğru yol almasını sağlıyorsunuz. Aracınız zaten bir çok yönden geliştiği için robotunuzun kullanmaması için hiç bir sebep yok.

Ofisinize ulaşan kişsel robotunuz yönetim kurulu toplantısını sizin yönlendirmeleriniz ile (tabi ki sizin sesinizle) başlatıyor. Atmanız gereken imzaları da, yönlendirmeleri de yapıyor ve sonra o toplantıdan kalarak diğer toplantılara doğru yol alıyor. Bu sırada siz, gerektiği yerlerde ordaymışcasına onun gözünden bakıyor, onun ağzından konuşabiliyorsunuz. Olası teklikelerden uzak kalmış olmanız da ayrı bir konu.

Tüm bunların olması, hatta çok çok daha fazlasının olması artık çok da uzak değil. İlk sinyali aldık. Google, Robot Teknolojileri konusunda en önemli şirketlerden biri olan Boston Dynamics‘i satın aldı. Detayları mutlaka okuyun.

Google’ı biliyoruz ama Boston Dynamics neler mi yapıyor? İzleyelim…

Bir de şunu izleyin – Petman:

TEB Google Glass Uygulaması & Akbank Akıllı Saat Uygulaması

Son günlerde Türkiye’de dijital dünya ile ilgili bir kaç tane “ilk” yaşanıyor. Bunlardan biri TEB’in Google Glass için geliştirdiği ilk bankacılık uygulaması, diğeri ise Akbank’ın geliştirdiği “Akıllı Saat” uygulamasıv, tabi ki “dünyada ilk”.

Bu konuda söylenecek gerçekten çok fazla şey var ama çok uzatmaya gerek yok.

1- Google Glass ile bankacılığın geleceği çok güzel olabilir. Bu konuya kimsenin kötü bir lafı olamaz. Aşağıdaki videoyu izleyin.

2- PR değeri önemli olabilir ama insanlara biraz değer verseniz aslında çok daha güzel olacak. Hani mobil bankacılık uygulamalarınızın geliştirilmesi olabilir, müşteri hizmetlerinin iyileştirilmesi olabilir hatta browser tabanlı bankacılık hizmetinin iyileştirilmesi bile olabilir.

3- Akıllı saat ve Google Glass bir kaç sene içinde son kullanıcıya inecek ve özellik anlamında da tatmin hale gelecek bunu hepimiz biliyoruz. İşte o zaman bu yapılan uygulamaların hiç bir değeri olmayacak, sadece “2013 yılında Türkiye’de veya Dünya’da yapılan ilk uygulamalardı hey gidi günler” diyeceğiz tabi bunu da sadece 3-5 kişi diyecek kimse bunlardan haberdar bile olmayacak. Hali hazırda müşterilerinize daha fazla değer vermek, ilerde bu ürünler için yapacağınız “gerçek” uygulamaların daha fazla kullanılmasını zaten artıracaktır. İlk olmaktan ziyade etkili ve kullanışlı olanlar ayakta kalıyor bunu hepimiz biliyoruz.

PR güzel şey tabi…

WhatsApp Gerçeği

whatsapp gercegiİlk kısa mesajın (SMS) Vodafone operatöründen 1992 yılında gönderildiğini biliyor muydunuz? Ben bu yazıyı yazmaya başlarken öğrendim ve gerçekten şaşırdım. Yakşalık 21 yıl önce kullanılmaya başlanan bir teknolojiden söz ediyoruz. 21 yılda teknolojinin hele ki telefonların yaşadığı değişimi göz önüne alacak olursak SMS hizmetinin de çok büyük değişimler yaşaması gerektiğini söyleyebiliriz ama öyle olmadı.

SMS’lerde büyük bir değişim yaşanmadı çünkü bildiğim kadarıyla GSM operatörleri için neredeyse sıfır maliyetli bir hizmetti ve çok kazançlıydı. Büyük değişimlerin yaşanmamasının en büyük nedeni olarak bunu görüyorum. SMS himetinde büyük değişimler meydana gelmedi fakat bu 21 yıllık sürede internet kullanımında ve mobil internetin yaygınlaşmasında çok büyük değişimler ve gelişmeler oldu. Bu gelişmelerle beraber akıllı telefonlar için internet tabanlı ve ücretsiz mesajlaşma uygulamaları üretilmeye ve aktif olarak kullanılmaya başlandı.

WhatsApp; 2009 yılında eski Yahoo çalışanları tarafından kurulan online mesajlaşma servisi. Bu servis, daha önce örnekleri olmayan bir iş modeli olmadığı halde bir çok platformu bir arada desteklediği ve oldukça kullanışlı olduğu için şu anda en popüler mesajlaşma servisi olarak hayatını sürdürüyor. SMS alternatifi bu müthiş uygulama son zamanlarda Google ve Facebook tarafından satın alınmaya çalışılsa da 1 Milyar doları beğenmeyen kurucular şirketi büyütmeye devam ediyor.

WhatsApp ile ilgili göz ardı edilmemesi gereken çok önemli iki bilgiyi paylaşmak istiyorum.

1- WhatsApp, aylık 250 Milyon aktif kullanıcı ile Twitter’dan daha fazla aktif kullanıcıya sahip.
2- WhatsApp, aylık 27 Milyara yakın mesaj paylaşımı ile Facebook’dan daha fazla paylaşımın yapıldı bir platform.

Bu mesajların hepsi text değil, oldukça fazla sayıda fotoğraf, video ve ses paylaşımı yapılıyor. Aktif bir WhatsApp kullanıcısıysanız dahil olduğunuz konuşma gruplarını ve bu grupların aktifliğini göz önüne getirin, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

Facebook ve Twitter şu anda dijital/sosyal pazarlamanın odağında bulunan iki mecra. Çok fazla sayıda aktif kullanıcıları olduğu için her marka buralarda yer alıyor ve topluluklar oluşturuyor fakat “sosyal medya” dediğimiz topluluk olgusunun gideceği yön konusunda WhatsApp bize mesajlar veiyor olabilir. Şu anda Twitter’dan daha aktif kullanıcıların olduğu ve Facebook’dan daha fazla paylaşımın yapıldığı bir sosyal mecra var. WhatsApp! Yani kapalı, özel, kişiselleştirilmiş gruplar. Bu gruplar akıllı telefonlar yaygınlaştıkça ve mobil internet kullanımı arttıkça büyüyecek ve internet kullanıcıları artık herkesin bulunduğu yerlerden çıkarak “özel, istediği” kişilerin bulunduğu yerlerde aktif olarak varlığını sürdürmeye devam edecek.

Şu anda WhatsApp bir API desteği vermiyor, uygulamalar geliştirerek bu platforma ve dolayısıyla kullanıcılarına ulaşamıyoruz ama hem bu platformdaki kullanıcılara hem de önümüzdeki dönemlerde meydana gelecek özel sosyal gruplara erişebilmek için kişiselleştirilmiş pazarlama konusunda çalışmalara başlamamız gerekiyor. Sosyal ağlar sayesinde hedef kitlemize çok daha doğru bir şekilde ulaşabiliyorduk. Facebook bize demografik özelliklere göre hedefleme sağlıyor, Google arama kelimelerine göre hedefleme sağlıyor, Twitter yazılan Tweet’lere göre hedefleme sağlıyor ama artık tüm bu özelleştirmelerin bir adım daha ötesine giderek kişiselleştirilmiş pazarlamaya doğru bir adım atmamız gerekiyor.

Şu anda bu söylediklerim üzerinde çok fazla elle tutulur veriye sahip değilim, yapılabilecekler çok kısıtlı ama WhatsApp bize mobil dünya ile ilgili çok önemli bilgileri üstü kapalı veriyor. Bu bilgileri gözardı etmeden analiz etmeli, değerlendirmeliyiz. WhatsApp’in bir sosyal platforma dönüştüğünü ve bildiğimiz sosyal ağlar gibi bir hizmeti de vermeye başladığını düşünsenize, tüm sosyal dengeler değişecektir. Her zaman söylenen, klişe haline gelmiş “Mobil çılgın bir şekilde her şeyi değiştiriyor” sözünü tekrar etmeden bitirmek olmaz…

Not 1: Son günlerde WhatsApp için rakip sayılabilecek Çin merkezli bir online ücretsiz mesajlaşma servisi atağa geçti, WeChat. WeChat bu atağını TV reklamlarıyla destekledi ve bu da yetmezmiş gibi reklamlarında eski THY reklam yıldızı Messi’yi oynattı. Tüm dikkatlerini üzerine çekmeyi başardı Wechat ama bakalım WhatsApp’i yerinden edebilecek mi?

Not 2: WhatsApp internet sitesine hiç girdiniz mi? 2 yıldan fazladır kullanıyorum ama ilk defa bu yazıyı yazarken ziyaret ettim! (:

FÖ & FS – Facebook’dan Önce ve Facebook’dan Sonra

2004 yılında blog takip etmeye başladığım zamanlarda kaliteli yazanlar dışında enteresan bir kitle daha vardı. Bu kitle, günün şartlarına göre yenilikleri, incelikleri takip etmiş ve Google’ı seo yoluyla kısmen kandırmayı başarmışlardı. Çılgınlar gibi içerik yazar, anahtar kelimelere ve link değişimlerine oynar, bunun sonucunda arama motorlarında üst sıralara çıkarlardı. Tabi hepsinin sonunda gelen ziyeretçilerin adsense reklamlarına tıklama oranlarında gelir elde ederlerdi. Bu yöntemle çok iyi para kazananlar gördüm. (:

Yukarıda yazdığım yazının asıl konuya bağlantısı ise şöyle: en çok aranan şeylerden biri “komik video”ydu. İnsanlar çılgınlar gibi komik videolar arar, izler, başkalarına izletir ve anlatırdı. İnanılmaz derecede popüler bir olaydı bu!

Şimdi aşağıdaki grafiklere bakarak bir şeyler çıkarmaya çalışalım:

Facebook ve Youtube Arama Oranları

Facebook’a 2007 yılında üye olduğumu hatırlar gibiyim. Uzunca bir süre üye olmama konusunda direndiğimi eklemek isterim. Facebook’un da 2007 yılında Türkiye’de aktif kullanıcılar tarafından kullanıldığını, “eski arkadaşını bul” furyasının başladığını söyleyebiliriz. (Asıl patlaması 2008 yılı sonunda oldu.) Youtube ise Türkiye için uzun zaman boyunca harika bir ortam olmuştu fakat Facebook patlaması yaşandıktan sonra video izleme – paylaşma sitesi olan Youtube’a nedense ilgi birden azaldı.

Komik Video Kelimesinin Zamanla Değişen Arama Oranı

“Komik video” aramasında 2006 yılı sonlarında ciddi bir düşüş olmuş ve bu düşüş neredeyse sürekli devam etmiş, etmeye de devam ediyor. Facebook’da da en çok yapılan şeyin video paylaşmak özellikle de komik video paylaşmak olduğunu gördüğümüz için bu düşüşün nedenini anlamak pek de zor değil. (Kısaca, insanlar artık “komik video” bile aramıyorlar! Belki de bilmiyorlar?)

Kalkıp da “Facebook video sitesi oldu”, “Kimse amacına uygun kullanmıyor” falan demeyeceğim. Tek söylemek istediğim şey şu; Facebook, internet kullanıcılarının hayatına tahmin ettiğimizden fazla bir etki gösteriyor. Eskiden kullanıcılar için internet çok geniş bir alanı anımsatırken şimdi çok daha basit bir anlam ifade ediyor. Facebook!

Yaşım ve tecrübem fazla olduğu için söylemiyorum ama Facebook ile internete hayatına başlayan kitle gerçekten “kötü” birer internet kullanıcısı olarak yetişiyor. İnternetin Facebook’dan ibaret olduğunu düşündükleri için gerçek “internet dünyası”ndan habersiz yetişiyor ve hiç bir şey öğrenmiyor, öğrenemiyor.

İnternetin hayatımızın her alanına etki ettiği ve gittikçe öneminin arttığı bu yıllarda “bilinçli” internet kullanıcılarının oluşmasını sağlamamız gerekiyor. Yoksa ilerleyen yıllarda durum hiç de iyi olacak gibi değil!