iPhone 5 VS iPhone 4S

Başlığı okuyanların “ne alaka?, nasıl bir karşılaştırma?” dediğini duyar gibiyim. Yazının sonunda bana biraz daha hak vereceğinizi düşünüyorum.

Bildiğiniz gibi Apple, 12 Eylül 2012’de yani bugün yeni iPhone 5’i duyuracağını çok yaratıcı bir tasarım ile duyurdu. Bugün Türkiye saati ile 20.00’de lansmanı canlı olarak Sihirli Elma blogundan takip edebilirsiniz.

Okumaya devam et “iPhone 5 VS iPhone 4S”

İnternet, Özgürlük ve Ekşi Sözlük Üzerine

Gazeteci Mehmet Baransu, son günlerin en hararetli internet tartışmasının baş mimarı olarak bu yazımızda yerini alıyor.

Mehmet Baransu, yıllardır Ekşi Sözlük’te yer alan, benim de olmasından gerçekten rahatsızlık duyduğum şeylerden dolayı bir isyan başlattı. Bu konuyla ilgili ardı ardına Tweet’ler atmaya, insanlarla bu konuyu tartışmaya başladı. Bu olayın hemen ardından ise #eksisozlukkapatilsin etiketi en popüler başlıklar arasına girdi. Tabi bunu gören karşıt fikirli kullanıcılar da boş durmadı ve #eksisozlugedokunma etiketini kullanarak tepkilerini ortaya koydu ve sonunda bu etiket de popüler başlıklardan biri oldu.

Herkes düşüncelerini paylaşıyordu! Hereksin sandığı kadar özgür olmadığını savunanlar, özgürce, karşıt görüşlü kişilere hakaretler savurmaya başladı. Herkesin özgür olduğunu düşünenler ise Mehmet Baransu ve onu destekleyen kişilere, fikirlerini özgürce ortaya koydukları için hakaretler savurmaya başladı. Yani, aslında her iki düşünceyi savunan kişiler yine savunduklarıyla çelişerek enteresan bir tartışma ortamı yarattılar.

Öncelikle şunu belirtmek lazım, Mehmet Baransu’nun haklı olarak ortaya attığı, tepki gösterdiği bu konuyu sadece “duyarlılığından” dolayı yaptığına inanmıyorum. Bu nedenle kendisini savunduğum algısının oluşmasını istemiyorum. Sadece “özgürlük” kavramı üzerine bir kaç şey söylemek istiyorum.

Özgürlük Nedir?

Türk Dil Kurumu: Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.

Wikipedia: En genel haliyle, özgürlük, bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden(etkenlerden) bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir.

Ekşi Sözlük: İlk tanım: en guzel sey.
En hoşuma giden tanımlardan biri: insan insanoglu veya insanlik bir collective olarak asla gercek anlamda ozgur olamaz olmamalida cunku bir insan ozgur olmaya basladigi an mutlak sekilde baskasinin ozgurlugunu cignemeye basliyacaktir onun icin belirli bir kucuk ozgurluk veya belirli bir alan icinde bir sahte ozgurluk yasamak onla yetinmek mecburiyetindeyiz ve oylede yapiyoruz zaten genelde ve veya yaptiriliyoruz…

Özgürlük Diye Bir Şey Var mı?

Yukarıda yazılanlardan da gördüğümüz gibi “özgürlük” dediğimiz olgunun net bir tanımı bulunmuyor, herkesin kendine göre bir özgürlük tanımı bulunuyor. Benim özgürlük konusunda sürekli kullandığım şöyle bir söz var: “Başkalarının özgürlüğünü kısıtlamadığın sürece özgürsün!” Bunu çok iyi anlamak gerektiğini düşünüyorum.

Bağımlı bir dünyada yaşıyoruz, herkes, her şey bir birine bağımlı. Yaptıklarınız bir şekilde diğer insanları etkileyebiliyor. Bu nedenle maalesef ki hayal ettiğimiz gibi bir özgürlük söz konusu değil. Çünkü özgürlüğü savunarak yaptığınız şeyler başkalarının özgürlüğünü kısıtlamaya başladığı zaman kendinizle çelişmekten başka bir şey yapmamış oluyorsunuz. Bunun önüne geçmenin tek yolu ise düşünmek! Biraz düşünmek, buna göre hareket etmek gerçekten daha yaşanılabilir bir dünya yaratır.

Yukarıda anlatmaya çalıştıklarım gerçek dünya için geçerli şeyler. Bir de sanal dünya için düşünelim. Evet, gördüğünüz gibi hiç bir fark yok. Yine bağımlı bir dünyadayız ve yine yaptığımız şeyler başkalarının özgürlüğünü kısıtlamanıza neden olabiliyor. Bu nedenle özgürlük tanımınızı ikiye ayırmanın hiç gereği yok. Gerçek hayatta ne kadar özgürseniz sanal dünyada da sadece o kadar özgürsünüz. Sanal bir kimlik yaratmış olmanız, sanal dünyada gizli bir şekilde hareket ediyor olmanız size özgürlüğünüzü maalesef geri getirmiyor. Bu nedenle o kadar rahat olmamanızı tavsiye ederim.

Ekşi Sözlük kapatılsın mı, kapatılmasın mı konusunda düşüncelerim ise şöyle: Ekşi Sözlük, Türkiye’nin en eski ve başarılı girişimlerinden biri. Devasa büyüklükte bir kaynak. Türkiye’nin Wikipedia’sı bile diyebilirim. İçerisinde bulunmadığım için eksikliğini hissettiğim tek platform! Ekşi Sözlük kesinlikle kapatılmasın, hiç bir site kapatılmasın fakat gerçekten hakaret ve küfür bulunan paylaşımlar kaldırılmalı. Hiç kimse bir başkasının değerlerine, saygı gösterdiği, sevdiği şeylere hakaret etme hakkına sahip değildir. Bunun çizgileri çok net bir şekilde çizilmeli ve sadece bu doğrultuda yazarlara bir kısıtlama getirilmeli. Bu şekilde bir düzenleme yapılması durumunda herhangi bir sorunun kalmayacağını düşünüyorum. Güncelleme 1: Kısıtlama konusu yanlış anlaşılmaya açık olmuş. Şöyle; herkes yine özgürce yazar fakat başkalarını etkileyecek konularda hakaret ve küfür içeren paylaşımlar, özgürlüğe ters düşmemesi açısından şikayetler olduğu zaman kaldırılmalı. Bunun dışında bir moderasyon sistemi veya kısıtlama olması zaten sözlüğün doğasına aykırı.

Herkes mutlu mesut bir şekilde paylaşabilsin diye, tabi ki sansüre hayır diyoruz ama lütfen “özgürlük” tanımınızı bir daha düşünün.

Bana Bir Vazo Çizer misin?

Diğer günlerden hiç bir farkı olmayan bir çalışma günüydü. Sevgili direktörümüz Devletşah herkesi etrafına çağırdı ve bilgisayarları bir süreliğine kapatmamızı istedi. Çok enteresan bir şey çünkü bir ajansta bilgisayarları kapatmak demek, aç bir insana yemek yemeyi kesmesini söylemek gibi bir şey. (Eneteresan bir benzetme, kabul ediyorum.)

Herkes Devletşah’ın ne söyleyeceğini merakla bekliyordu ve Devletşah konuştu: “Bana birer vazo çizer misiniz?” Çok basit bir soruydu, herkesten birer tane vazo çizmesini istemişti. Bunu yapmakta ne var ki, hemen çizeriz, hepimiz zamanında resim dersi almış insanlarız.

10 dakika sonra herkes çizdiği vazoyu getirip Devletşah’a verdi. Hiç bir vazo bir diğerine benzemiyordu. Hepsi farklı şekillerde, farklı boyutlarda vazorlardı. Aslına bakarsanız normal olanı da buydu.

Burada Devletşah’ın istediği gibi bir vazo gelmesi ihtimali çok aslına bakarsanız çok düşük bir ihtimaldi çünkü Devletşah’ın istediği vazonun genişliğin, yüksekliğini, kıvrımlarını, genel büyüklüğünü, rengini ve daha bir çok ayrıntısını kimse bilmiyordu. Devletşah bu detayları paylaşmış olsaydı gelen vazolar benzer şekillerde olurdu. Burada “ama Devletşah hiç detay vermedi ki, istediği gibi bir vazo nasıl alabilir ki” demek de bir diğer yanlış oluyor. Devletşah detayları vermediği zaman ona bunları sormamız gerekiyordu. Ayrıntılarını ondan zorla bizim almamız gerekiyordu ki istediği gibi bir şey ortaya çıksın.

Burada iki önemli noktaya dikkat çekmiş olduk.

1- Bir kişiden bir şey isterken mümkün olduğunca detaylarını vererek istemek gerekir. Bunu yapmadığımız zaman kötü-yanlış sonuçlar alma ihtimalimiz çok çok yüksek, bu da zaman ve iş gücü kaybından başka bir şey değildir.

2- Karşımızda bir konuyu anlatan birisi var ise ve yeterli detay vermiyorsa, önemli noktaları kaçırıyorsa bunları ondan bizim istememiz, sürekli soru sorarak detayları almamız gerekir.

Bu şekilde çalışıldığı zaman çok daha mutlu ve huzurlu bir iş hayatınızın olacağına emin olabilirsiniz.

Keyifli çalışmalar. (:

Tasarım Her Şeydir

Bugün sizlerle Dieter Rams‘ın iyi tasarım tezini paylaşmak istiyorum.

İyi tasarım:

  1. Yenilikçidir – Rams, teknolojinin yenilikçi tasarımlar için her zaman yeni fırsatlar sunduğunu belirtiyor. Aynı zamanda yenilikçi tasarımın, yenilikçi teknoloji ile birbirine bağlı olarak geliştiğini belirten Rams, bunları ayrılmaz ikili olarak vurguluyor.
  2. Ürünü kullanışlı hale getirir – Bir ürün kullanılmak için alınır. Ürün tüketicinin kriterlerini sağlamakla kalmayıp, psikolojik ve estetik olarakda kullanıcıya sunulmalıdır.
  3. Estetikdir – Sadece iyi kurgulanmış nesneler güzel olabilir. Bir ürünün estetik kalitesi ürünün kullanılabilirliğine bağlıdır. Tasarlanan ürünler kullanıcı üzerinde iyi bir etki yaratması gerekir.
  4. Ürünü anlatır – Yani ürünün yapısını açıklar, kullanıcıya ilk gördüğü anda neler hissetmesi gerektiğini anlatır. Daha da iyisi kendi kendini anlatır.
  5. Göze batmaz – Ürünler ve tasarımları her zaman ölçülü olmaladır çünkü, bu ürünler ne dekoratif obje ne de bir sanat eseridir.
  6. Dürüstdür – Dürüst bir tasarım ürünü gerçekten daha güçlü veya yenilikçi olarak göstermemelidir. Kullanıcıya etkisi ile, kullanıcının tepkisi eşit olmalıdır.
  7. Uzun ömürlüdür – Tasarım, ne bir moda ürünü gibi geçici, nede bir antika kadar eski görünümlü olmalıdır. Modanın aksine üzerinden uzun yıllar geçse bile kullanılabilirliğini yitirmemelidir.
  8. Son ayrıntısına kadar eksiksiz olmalıdır – Tasarım ile ürünün detayları kullanıcıya hissettirilmeli, kullanıcı üründeki en ince detayı bile farkedebilmeli.
  9. Çevre dostudur – İyi bir tasarım, ürünün yaşam döngüsü boyunca, doğal kaynak, fiziksel ve görüntü kirliliğini en aza indirmek çevrenin korunmasına önemli bir katkı sağlamalıdır.

 

Yeni Nesil İnternet Kullanıcıları

IAB Türkiye, 12-25 yaş arası 12.1 Milyon gencin internete nasıl yansıdığına dair bir araştırmayı bizlerle paylaştı. Bu araştırmanın detaylarına girmeden önce şunu söylemek isterim ki, 12 yaşında, intenet dünyasına yeni adıma atan bir kullanıcının İnternet=Facebook yakşalımı içerisinde olduğunu sakın unutmayın. Bu konuya ilişkin düşüncelerimi farklı bir dilde kişisel blogumda da anlatmaya çalıştım, okumanızı tavsiye ederim.

Bu, ufak fakat atlanmaması gereken ayrıntıdan sonra genç internet kullanıcılarının alışkanlıkları üzerine yapılan araştırmanın detaylarını paylaşabilirim:

– 12 – 25 yaş arası, genç internet kullanılarının %48’i Erkek, %52’si ise kadın olarak karşımıza çıkıyor. Bu oranlar Türkiye için alışılmışın dışında çünkü her alanında erkek egemenliğinin olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. Bu değişimi olumlu-olumsuz olarak yorumlamak okuyucularımıza kalmış.

– 12.1 Milyon genç internet kullanıcısının %69’unu öğrenciler, %23’ünü çalışanlar ve %8’ini işsiz kişiler oluşturuyor. Buna karşılık %61 evden, %10’u internet kafelerden ve %7’si okulan internet bağlanıyor ve %72’si hemen hemen her gün internete bağlanıyor.

– Çok enteresan bir data ise internet kullanıcısı gençlerin %50’si internete cep telefonundan bağlanıyor. Mobil penetrasyonun hızla arttığı bir ülkede bu rakam çok iyi fakat burada 0.Facebook.com’un etkisini atlamamak gerekir.

– Gençlerimizin %68’i Facebook başta olmak üzere sosyal ağları aktif olarak kullanıyor. Facebook’un çılgın bir üstünlüğü olduğu kesin fakat yine de Twitter ve Youtube gibi ağları da unutmamak lazım.

– 12-25 yaş arası internet kullanıcılarının %39’u gazeteleri ve haberleri internetten takip ediyor. %16’sı müzik ve radyoyu internetten dinliyor. %14’ü televizyonu internetten izliyor. Bu rakamlar da geleneksel medyanın hızla değiştiğinin çok önemli göstergeleri. Bu rakamların hızla arttığını kesinlikle unutmamak lazım.

– Genç internet kullanıcılarının yine Facebook’un da etkisiyle %27’sinin online oyun oynadığını görüyoruz. Bu rakam beni en çok şaşırtan rakam oldu çünkü online oyun oynayan gençlerin oranının çok daha fazla olacağını tahmin ediyordum.

Maillerini sürekli kontrol etmeden tatil bile yapamayan biri olarak raporla ilgili son söylemek istediğim ayrıntı şu: genç internet kullanıcıları artık E-posta diye bir şey kullanmıyor, bilmiyor. Raporun orijinal haline bakmanızı öneririm.

İnternet Bulutu ve Girişimcilik Üzerine

En fazla girişimcinin (!) bulunduğu sektörlerden biri, hatta bu konuda lider sektörün internet sektörü olduğunu düşünüyorum. Girişimcinin bu kadar fazla olmasını da bu işe ciddi maliyetlerin, bilgi birikimlerin gerekmediğini düşünen insanların fazla olmasına bağlıyorum.

Her gün Google, Facebook, Twitter, Amazon ile ilgili bir şeyler yazar, konuşuruz. Bunun yanında Instagram, Path, Zappos, Posterous, Friendfeed, Foursquare, Blogger ve daha nice girişimlerden söz ederiz. Bir çok kişi bunların nasıl oluştuğunu, kurulum aşamalarını, kurucularının önceki hayatlarını, tecrübelerini bilmez. Bu yüzden aşağıda bir çok kişiyi hayal kırıklığına uğratacak bir infografik paylaşıyorum. Umarım ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Girişimcilik, ciddi paralar ve daha önemlisi bilgi birikimi ister. Bunu unutmayalım!

1 – 30 Haziran Arası İnternet Sektöründeki Gelişmeler

Geçtiğimiz her ay internet sektörü hızla büyümeye devam ediyor ve yenilikler arka arkaya, hız kesmeden çıkmaya devam ediyor. Bu gelişmelere tek bir alandan hızlıca ulaşabilmek bazen çok zor olabiliyor. Bu nedenle her ay gerçekleşen önemli gelişmeleri birer cümle ile açıklamaya çalışıp okuyucularımız ile paylaşmak istiyorum.

Bu sayede hem bizim elimizde güzel bir kaynak birikmiş olur, hem de okuyucularımız kaçırdıkları gelişmeleri görmüş olur.

1 HAZİRAN 2011

Google +1 Butonunu Duyurdu: Google, Facebook’un “Beğen” butonunda karşılık olabilecek, tüm sitelerin kullanabileceği ve adını +1 koydukları butonu duyurdu. Bu buton sayesinde kullanıcılar beğendikleri içerikler için +1 butonuna tıklayacak ve bu +1’ler genel arama sonuçlarında yani SEO konusunda, aynı kullanıcının diğer karşılaşacağı aramalarda ve arkadaşlarının arama sonuçlarında etkin bir rol oynayacak. Kullanıcılar Facebook’da sürekli çevirimiçi oldukları halde Google hesaplarında sürekli çevirimiçi olmadığı için şu anda kullanım sayısı çok fazla değil ama Google bunu da mutlaka düşünmüştür. (Aslına bakarsanız ilerleyen günlerde duyurduğu Google+ isimli sosyal ağın habercisi olmuş bu olay.) +1 ile ilgili detaylı bilgi için: http://www.google.com/webmasters/+1/button/

Linkedin Paylaş Butonunu Duyurdu: Google ile aynı gün, profesyonel iş ağı olan Linkedin’de bir paylaşım butonu yayınladı. Bu butonun, işlev olarak Facebook’un “Beğen” butonundan hiç bir farkı bulunmuyor fakat ziyaretçilerin paylaşım yapmak istedikleri alanlar farklılık gösterdiği ve ziyaretçi akışının da sosyal ağlara göre farklılık gösterdiği konuları göz önüne alınınca gayet güzel bir hareket olduğunu söyleyebiliriz. Linkedin butonu ile ilgili detaylı bilgi için: http://developer.linkedin.com/docs/DOC-1283

Twitter “Follow” butonunu duyurdu: Tüm şirketler sözleşmiş gibi aynı gün butonlarını duyurdular. Twitter’da yine sitelerin kullanabileceği fakat paylaşım yapmaktan ziyade takipçi kazanmak için kullanabileceği butonu olan “Follow” butonunu duyurdu. Daha önceleri sadece yazıların altında RT butonu bulunuyordu, kullanıcılar onu kullanıyordu. Artık, Facebook’un sitelere eklemeleri için hazırladığı eklentisinde olduğu gibi direkt olarak site üzerinden o sayfanın twitter hesabını takibe alabileceğiz. Follow butonu ile ilgili ayrıntılı bilgi için: http://blog.promoqube.com/2011/06/twittera-follow-butonu-geldi/

Google Offers Yayına başladı: Bildiğiniz gibi Google, Groupon’u çok ciddi paralar teklif ederek almaya çalıştı fakat bu konuda bir tülü istediğini elde edemedi. Sonunda vazgeçmiş olacak ki Google Offers isimli yeni servisini duyurdu. Ciddi bir lansman henüz yapılmasa da şu anda Google bugün ilk grup indirimini satmaya başladı. Bakalım ilerleyen zamanlarda neler olacak. Google offers ile ilgili ayrıntılı bilgi için: https://www.google.com/offers/

6 Haziran 2011

Apple iOS 5’i duyurdu: Apple’ın düzenlediği WWDC 2011 konferansında geliştirilmiş işletim sistemi olan iOS 5 duyuruldu. En çok ilgimi çeken kısmı Twitter entegrasyonu ve bildirimlerde meydana gelen değişiklikler oldu. Duyurunun önemli ayrıntıları için tıklayın: http://www.engadget.com/2011/06/06/apples-ios-5-all-the-details/

9 Haziran 2011

Türkiye’de internet sektörünün heyecanla beklediği 22 Ağustos günü ile ilgili enteresan bir gelişme yaşandı. Tüm dünyanın tanıdığı, son zamanlarda özellikle Sony firmasına verdikleri zarar ile bilinen Anonymous hacker grubu, 22 Ağustos’da Türkiye’de sansür olmasına karşı olduklarını belirttikleri bir bildiri yayınladılar ve bir çok devlet sitesine saldırıda bulunacaklarını söylediler. Bu saldırıların bazıları gerçekleşti, bazı devlet sitelerini geçici bir süre de olsa erişim sağlanamadı. Asıl enteresan olan şey ise bu saldırıya Türkiye’den destek veren 5’i çocuk 32 kişi farklı şehirlerden yakalanarak gözaltına alındı.

12 Haziran 2011

TTNET’in televizyon izleme servisi olan Tivibu Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi. İlk defa sadece internet üzerinden yayınlanacak bir canlı yayın çalışması yapıldı. Bu çalışma Tivibu ve Cüneyt Özdemir işbirliği sayesinde gerçekleştirildi ve 12 Haziran günü seçim ysağından sonra gece 01.00’e kadar Seçim Online yayını yapıldı. Onlarca konuk katıldı ve bu sırada internetin nabzı da anlık olarak tutuldu, paylaşıldı. Tüm çevirimiçi kanallar kullanıldığı için Facebook üzerinden de canlı yayın takip edilirken Türkiye’de ilk defa youtube üzerinden de canlı yayın gerçekleşti. Seçim Online ile ilgili ayrıntılı bilgi için: http://secimonline.tivibu.com.tr/

15 Haziran 2011

Arama devi Google görsel arama özelliğinde güzel bir gelişme sağladı. Bu sayede artık görsel aramalarımızda daha anlamlı ve alakalı sonuçlara ulaşmamız sağlanacak. Yaptığımız bir görsel arama sonucunda sol tarafta “Konuya göre sıralama” özelliğini seçersek çıkan sonuçlar konularına göre kategorilendirilmiş halde karşımıza geliyor. Ayrıntılı bilgi için: http://images.google.com/landing/imagesorting/

20 Haziran 2011

Alan adları ile ilgili yetkili merci olan ICANN artık markaların da kendine özel alan adları alabileceklerini duyurdu. Bu sayede dünyaca büyük markalar kendi isimlerini taşına uzantılara sahip olabilecek. Yani burak.comtalks şeklinde bir alan adına sahip olabileceğiz. Webrazzi’de yazılanlara göre bu şekilde bir alan adına sahip olabilmek için 185 bin doları gözden çıkarmak gerekecek. Ayrıntılı bilgi için: http://www.webrazzi.com/2011/06/20/markalara-ozel-alan-adi/

21 Haziran 2011

Dünya’nın en büyük profesyonel iş sosyal ağı Linkedin Türkçe oldu. Türkiye’den zaten ciddi bir profesyonel kitleye hitap eden Linkedin Türkçe olduktan sonra çok daha büyük bir kitleyi pekşinden sürükleyeceğini söyleyebiliriz. Eğer hala profesyonel bir profiliniz bulunmuyorsa acele etmenizi öneririm. Bilgi için: http://blog.promoqube.com/2011/06/linkedin-turkce-oldu/

28 Haziran 2011

Google+ (Plus) Duyuruldu: Daha önce Buzz ve Wave ile sosyal ağ girişimlerinde bulunmuş olan Google 1 Haziran’da duyurduğu +1’in de gücünü alarak bu defa Google Plus isimli bir sosyal ağı duyurdu. Her zaman olduğu gibi yine “Facebook’a rakip sosyal ağ” diye haberler yapıldı ama şu aşamada Facebook’dan çok Friendfeed’e rakip bir ağ gibi duruyor. Çoklu görünülü konferans ve arkadaşları gruplara ayırma özelliğini öne çıkarmaya çalıştıkları Plus’ın başarılı olup olmayacağını bize yine zaman gösterecek. Ayrıntılı bilgi için: https://plus.google.com/

Haziran ayında öne çıkan, en azından benim dikkatimi çeken konular bunlar. Atladığımız düşündüğünüz, sizce gerçekten önemli konuları yorum olarak paylaşırsanız yazıya eklemeler yapabilirim.

Bakalım Temmuz ayı internet sektörü için neler getirecek.

Dünden Bugüne Crowdsourcing

Crowdsourcing – Crowd ve Outsourcing kelimelerinden türemiştir. Outsourcing bilindiği gibi, belirli işlerin alanında uzmanlaşmış bir şirkete verilmesidir. Crowdsourcing ise, bu işin tek bir şirket yerine daha geniş kitlelere berlirli bir ödül karşılığında yaptırılması olarak adlandırlmaktadır.

Istatistiklere baktığımızda “crowdsourcing” aramasının çok büyük bir hızla yükselişte olduğunu görüyoruz. Henüz listede Türkiye’yi göremesekde, Crowdsourcing üzerine kurulmuş yeni projelerden haberdar oluyoruz.

Dünya üzerinde Hollanda’nın Crowdsourcing istatistiklerinde Amerika’yı geride bırakıp birinci olması ilgi çekici.
Okumaya devam et “Dünden Bugüne Crowdsourcing”

Sosyal Medya Entegrasyonu

Geleneksel medyanın vazgeçilmezlerinden biri olan entegre pazarlamanın önemi sosyal medyada da öne çıkıyor. Yeni bir ürün çıktığı zaman televizyon reklamı hazırlanır ve genelde ilk reklamdan sonraki gün billboardlar, gazeteler , radyolar büyük internet siteleri bu üründen bahsederdi, hepsi aynı dili kullanır, aynı görsellikte olurdu. Bu yapılanların etkisiyle ürün hemen her kesime tanıtılmış olur ve birden farklı yerde defalarca gördükleri için akıllarına kazınmış olurdu.

Peki bu yöntemi sosyal medya üzerinde nasıl uygulayabiliriz?

Öncelikle sosyal medyada diğer medya organlarında olduğu gibi belli dönemlerde iletişim yapıp geri kalan zamanlarda susmak gibi bir hakkımızın bulunmadığını belirtmek lazım. Sosyal medya iletişimi sürekli olmak zorundadır. Markalara göre bu iletişimin tonu değişebilir fakat hepsinde bir düzen içerisinde süreklilik şarttır.

Bu çerçevede hareket edecek olursak:

1- Markanın aktif olan tüm sosyal ağlarda resmi hesabının alınması gerekiyor.
Bunun en önemli nedeni sizden habersiz birileri bu hesapları almasını ve özellikle kötü yönde kullanılmasını engellemek. (Bir çok ağda iletişime geçip hesaplar geri alınsada bazılarında alınamıyor olması kötü sonuçlar doğurabiliyor.) Tabi tüm sosyal ağlarda hesaplar alındı diye hepsini kullanmak gibi bir zorunluluk yok. Bu sosyal ağlardan en aktif kullanılanları, hedef kitle analizimizi yaparak kitlemizin en çok yer aldığı ağları seçerek iletişim yapmaya başlayabiliriz.

2- Markanın resmi sitesinde aktif olarak kullanılan sosyal ağlar (Facebook, Twitter, Youtube gibi…) mutlaka yer almalıdır.
Markanın resmi sayfasında sosyal ağlarının yer alması kullanıcıların bu hesapların resmi olduğuna inanmasını sağlayacaktır. Markayı seven kullanıcılar gelişmelerden haberdar olmak için hemen o hesapları takibe alacaklardır.

3- Sayfalar sosyal ağ hesaplarının yanında paylaşım ikonlarına da sahip olmalıdır.
Kullanıcıların içeriği Twitter’da paylaşabilmesi için “Tweet” butonu, Facebook’da paylaşabilmesi veya arkadaşlarına, gruplara direkt olarak gönderebilmesi için de “Beğen” ve “Gönder” butonlarının yer alması üretilen içeriğin çok daha hızlı bir şekilde daha fazla kişiye yayılmasını sağlayacaktır.

4- Bulunduğumuz alanın kitlesini göze alarak iletişim türümüzü belirlemeliyiz.
Sosyal ağların kendi içerisinde belirgin özellikleri vardır ve bu özellikler ile kullanıcıları özdeşleşir. Bu nedenle her sosyal ağ iyice analiz edilmeli ve ona göre bir iletişim tarzı belirlenmeli. Bir sosyal ağda kullandığınız dil başka bir sosyal ağda ters tepebilir ve tüm emeklerinizi boşa çıkarabilir. Bu nedenle markalar, iletişim dillerini sosyal ağlara göre düzenlemeli, farklı ağlarda, farklı tonlarda fakat aynı şeyi söyleyebilmeli.

5- Ürünler ve geleneksel medya sosyal hale getirilmelidir.
Entegre pazarlama diyoruz ya, burada en önemli şeylerden biri de gerçek hayatı sanallaştırabiliyor olmamızdır.

Çok çok klasik bir örnek vermek gerekirse; Bir billboard reklamı verildiği zaman, köşesine eklenen bir QR Code ile akıllı telefon sahiplerine Facebook sayfasını beğenmelerini sağlamak güzel olmaz mı? Bu tarz teknolojiler o kadar geliştiki, artık kullanıcılara gerçek hayatta yaptıkları her şey için sanal dünyada bir + kazandırabiliyor, bir sanal hareket yaptırabiliyoruz. Bu konuda çıkabilecek projelerin ucu bucağı görünmüyor.

6- Televizyon reklamlarında, radyo veya gazete reklamlarında sosyal ağlarınızdan söz etmek yararlı olacaktır.
Sosyal ağlarda kitlenizi toplamanız, onlara sürekli ulaşabiliyor olmanız açısından çok güzel bir durum. Bu nedenle, özellikle geçici proje reklamlarında internet siteleri yerine genel sosyal ağlarınızı yazdırmak, söylemek kullanıcılarınızı bir yerde toplamak adına çok etkili olacaktır. Ayrıca şu anda sosyal medyada aktif olarak yer alan markalara ayrı bir sempati ile yaklaşıldığı da bir gerçek.

Sosyal medyanın kendi içinde entegre hareket etmesi, geleneksel medyanın sosyala medya ile entegre hareket etmesi ve tüm bunların bir sistematik içerisinde yürümesi sonucu kampanyalar, projeler çok daha başarılı olacaktır diyebiliriz.

Dikkat, Biri Bizi Gözetliyor!

Aslında o biri bizi gözetlemekle kalmayıp, bizimle “oynuyor”. Bu yazıda sosyal oyunlardan değilde bazı Süper Güçlerin oyunundan bahsedeceğim.

iPhone, Android, HTC, Samsung – bu mobil cihazların hepsi ekran, işlemci ve işletim sistemi gibi birbirinden farklı, onlarca özellik sunuyor. Fakat hepsinin ortak bir özelliği var. Bizim hakkımızda, bizim onlar için ürettiğimiz verileri topluyorlar. Bunu artık tam anlamıyla biliyoruz.

Fakat bilmediğimiz birşey var. Bizim verilerimiz ile ne yapılıyor?

Apple son günlerde iPhone ve iPad’lerden topladığı veriler ile gündemde. Gittiğiniz her nokta bu ürünler tarafından kaydediliyor.

Peki bu ne demek?

Örneğin iPhone’unuz size iş yeriniz tarafından temin edildi ve yedekler iş yeriniz tarafından alınıyor, bu durum patronunuz ile aranızdaki ilişkiyi zora sokabilir. İş saatindeki hareketleriniz adım adım kaydediliyor, nereye gittiğiniz, nerede, ne zaman yemek yediğiniz, işe gelirken uğradığınız yerler, işten ne zaman ayrıldığınız ve daha bir çok şey.

Kız arkadaşınız sizi kıskanabilir, genelde E-Postalarınız şifrelidir. Ama iPhone’unuz onu daha çok ilgilendirecek veriler barındırıyor.

Bu veriler bir yandanda mahkemelerde kullanılabilir. Suçlunun hangi saatte, nerelerde bulunduğu kolayca tespit edilebilir.

Foursquare bugün nerede, neler yapıldığını, hangi mekanların daha çok ziyaret edildiğini, insanların kiminle buluştuğunu size söyleyebiliyor. Fakat Apple bunları zaten kullanıcıdan hiçbir izin almadan kaydediyor. O halde Reklamverenlerin odaklandığı ilk noktadalar.

İşin tekniksel kısmına bakacak olursak;

Veriler “consolidation.db” isimli bir dosyaya kaydediliyor. Bu dosyada gittiğiniz yerler enlem, boylam ve zaman olarak bulunuyor. Verilerin Haziran 2010’da çıkan iOS 4.0 ile kaydedilmeye başlandığı düşünülüyor.

Siz bile belki daha önce nerelere gittiğiniz merak ediyorsunuzdur.

iPhoneTracker isimli program bu verileri anlaşılır biçimde yorumlayarak, size bir Harita üzerinde gösteriyor.

Artık attığımız her adım dahi izlenmeye başladığına göre, istesek de istemesek de veri üretiyoruz. Bu veriler bazı kişiler tarafından kullanılıyor, kullanılacak. Peki siz “kendinizi kullandırmaya” razı mısınız?

Sinan Ata’nın yazmış olduğu “Veri, Para mıdır?” isimli yazıya göz atmanızı tavsiye ederim.