Türkiye’nin sosyal medya ile imtihanı!

Türkiye ve markalar sosyal medyaya da pazarlama çalışmalarına zor da olsa uyum sağlamaya başladı. Bu süreç, tahmin edildiği gibi çok da kolay olmadı.

Son 2-3 yıllık süreç Türkiye ve “sosyal medya” olgusu adına oldukça enteresan geçti. Benim açımdan önemli/farklı olan ve “örnek konu başlığı” anlamında diğerlerinden ayrılan örnekleri uzun zamandır toparlıyordum. Toparladım ekran görüntülerini yorumlarıyla birlikte bir sunum haline getirdim ve paylaştım.  Okumaya devam et “Türkiye’nin sosyal medya ile imtihanı!”

Gangnam Style Başarısının Sırrı

PSY – Gangnam Style’ı duymayan kalmamıştır sanırım. Son verilere göre, 15 Temmuz 2012’de yüklenen orjinal klibin izlenme sayısı şu anda 343,579,271 aldığı toplam like sayısı ise 3,293,311.  2.5 ay gibi kısa bir sürede bu kadar çok izlenme sayısına ulaşan ve bu kadar çok like alan ilk video olarak tarihe geçti. Hatta, aldığı bu like sayısı ile Youtube’da en çok like alan video olarak rekorlar kitabına girdi.

Okumaya devam et “Gangnam Style Başarısının Sırrı”

Facebook Aramalarda Başarılı Olabilecek mi?

Facebook, halka arzdan sonra beklentileri pek karşılayamadı gibi görünüyor. 38 $’dan başlayan halka arz, uzun zamandır 28 $ civarında seyrediyor. Yatırımcıların pek memnun olduğunu sanmıyorum.

Halka arz öncesi ve sonrasında Facebook’dan herkesin beklentileri vardı. Mobil uygulamada yapması beklenen iyileştirmeler ve geliştirmeler, yeni reklam modelleri, arama geliştirme çalışmaları vs… Fakat bu ve benzeri beklenen yeniliklerin hiç birinden ses çıkmadı, yapılan yeni bir iki satın alma dışında hissedarları memnun edecek işlem olduğunu pek göremedim.

Okumaya devam et “Facebook Aramalarda Başarılı Olabilecek mi?”

Newism – Tüketiciler Artık “Yeni” Olanın Peşinde

Yakından takip ettiğim TrendWatching.com bu ay “Yenilik” üzerine güzel bir rapor yayınladı. Bu raporda, müşterilerin neden “yeni” olanı istedikleri üzerine çok güzel açıklamalar ve örnekler bulabilirsiniz.

Teknolojinin hızla geliştiği bu günlerde artık bir şeylerin eskimesi, bozulması ve tamir edilmesi konularından neredeyse söz etmez duruma geldik. Bunun önemli iki nedeni olduğunu düşünüyorum.

1- Bozulmasına imkan vermeden yenisini almak.
2- Bozulmasına imkan vermeden yine “yeni” bir şey için değiştirmek/takas yapmak/satmak.

Aslına bakarsanız benim hayatımda yukarıdaki iki madde oldukça fazla işliyor. Sürekli “yeni” bir şeyler deneyimliyoruz ve daha “yeni” şeyler deneyimleyebilmek adına çaba harcıyoruz. Bu nedenle de ürünlerimizin eskimesine, bozulmasına imkan vermiyoruz. Bozulmadan sattığımız/değiştirdiğimiz ürünümüzün bir başkası için de “yeni” bir deneyim olduğunu unutmamak gerek.

Newism konulu bu araştırmada ilgimi en çok çeken “FSTR” Başlığını burada paylaşıyorum. Tüm araştırmayı okumanızı öneriyorum.   Okumaya devam et “Newism – Tüketiciler Artık “Yeni” Olanın Peşinde”

Sosyal Datalar ve Data Eşleştirme

Kişisel bilgisayarların hızla yayılması, İnternet’in hanelere girmesi ve beklenenden kat be kat hızlı sayılarının artması ve mobil İnternet kullanımının artması işte tüm bunların yayılmasını sağlayan en temel şeyin insanların karşılıklı iletişimi diye düşünüyorum. Yani “Internet Relay Chat” olarak tanımlanan ve hepimizin IRC olarak bilgiği sohbet üzerine kurulu yapı.

İnternet kullanıcıları, IRC ile başlayan sosyal İnternet alışkanlıklarını Messenger (Msn, Yahoo…) ile genişletip şu anda aktif olarak kullanılan Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda devam ettiriyorlar. Demek istediğim şey şu, 1988 yılında Finlandiya’da Oulu Üniversitesi öğrencisi olan Jarkko Oikarinen IRC protokolünü geliştirmemiş olsaydı, nickname (takma ad) üzerinden insanlar karşılıklı etkileşim kuramıyor olsaydı belki de “sosyal medya” denilen olgu şu anki seviyesine ulaşamayacaktı. Çok daha farklı bir halde olacaktı. Okumaya devam et “Sosyal Datalar ve Data Eşleştirme”

Televizyon Reklamı Verecek Markalar İçin 5 Öneri

İnternet şirketlerinin televizyon reklamı vermesi üzerine detaylı bir yazı yazmıştım. Bu yazıda, büyük internet şirketlerinin başarıyla yürüttükleri internet operasyonuna televizyon reklamları ile nasıl katkı sağladığını çok net olarak gördüğümüzü düşünüyorum.

İnternet şirketleri, televizyon reklamı vermeden önce:

  • İnternet sitesinin kullanılabilir olmasına oldukça fazla zaman harcamışlardır. Bu bir süreklilik istediği için harcamaya da devam ettiklerine eminim.
  • Arama motoru optimizasyonu (SEO) konusunda yapılması gereken bir çok çalışmayı yapmışlardır.
  • Müşterilerini mağdur etmemek adına müşteri hizmetleri ve altyapı çalışmalarını yoğun bir şekilde yapmışlardır.
  • Google, Facebook reklamları ve bunun dışında hedef kitleye ulaşabilmek adına oldukça fazla reklam harcaması yapmışlardır ve yapmaya da devam etmektedirler.

Yukarıda yazdığım maddeleri yapmaları bu şirketler için 2 açıdan oldukça önemlidir.

  1. Bu internet şirketleri, yukarıdaki çalışmaları yapmadığı zaman ciddi bir müşteri kitlesine ulaşamaz ve asıl müşterilerini kaçırırlar.
  2. Yukarıdaki çalışmalar yapılmadan önce televizyon gibi büyük bütçeli mecralara reklam veren şirketler maalesef ulaştıkları yeni kitleyi de kazanamadan kaybederler.

Okumaya devam et “Televizyon Reklamı Verecek Markalar İçin 5 Öneri”

İnternet Şirketlerinin Televizyon Reklamı Vermesi!

Türkiye’de internet sitelerinin televizyon reklamı vermeleri 2005 yılına dayanıyor. Ebay gibi bir devi örnek alarak ilerleyen Gitti Gidiyor, 2005 yılında ilk televizyon reklamlarını yayına alıyor. Zaten bilindiği gibi 2007 yılında da Ebay, Gitti Gidiyor ile ortaklık imzaladı.

2000 yılından beri medya devi Doğan Holding’e bağlı olan Hepsiburada ise 2007 yılında reklam çalışmalarına başlayarak düşük maliyetli reklamlar sayesinde büyük bir avantaj elde etmiştir. Sonrasında da Sahibinden.com gibi büyük şirketler de reklam çalışmalarına başladı ve böylece internet şirketlerinin televizyon reklamı harcamaları büyük boyutlara ulaştı. Bu durum, tüm dünyada bu şekilde ilerlediği için olması gerekenler oldu diyebiliriz.

Google gibi büyük internet devleri bile televizyon reklamı harcamalarından kaçınmıyorlar. Google, televizyon reklamlarına, 2009 yılında 6 Milyon dolar gibi bir bütçe ayırırken bu rakam 2010 yılında 70 Milyon dolar civarında olmuş. Yani 1 yılda televizyon bütçesi 10 kattan daha fazla artırılmış.

E-ticaret siteleri ve büyük şirketler için durum bu iken 2009 yılından beridir Türkiye’de inanılmaz bir hızla büyüyen private shoping sitelerinin televizyon konusunda yapacaklarını merak edip duruyorduk. Çok büyük dijital medya planlama bütçeleri bulunan Markafoni, Trendyol, Morhipo, Limango gibi şirketler televizyon konusunda uzunca bir süre sessiz kalmayı tercih etti. Bu sessizliği ise 19 Eylül 2011 tarihinde ilk televizyon reklamını yayınlayan Markafoni oldu.

Okumaya devam et “İnternet Şirketlerinin Televizyon Reklamı Vermesi!”

Facebook Reklamı Vermek ve Satışlar

Dijital medya planlamanın en önemli ayağının Google reklamları olduğunu düşünenlerdenim. İnternet dünyasında yapılacak olan reklamlarda mantıklı ve iyi analiz edilmiş reklamlar verildiği zaman en iyi geri dönüşler Google reklamlarından kazanılır. Çünkü o mecrada zaten ne istediğini bilen insanlara hitap ediyorsunuzdur, o kişiler zaten sizi bulmaya gelmişlerdir. Siz, bir adım atan kişiye bir adım atarak işini kolaylaştırmış olursunuz. Bu nedenle de Google reklamları başarılı sonuçlar elde edilme oranı yüksek reklamlardır. Google’da zaten gelirinin büyük bir kısmını bu reklamlardan sağlamaktadır. Okumaya devam et “Facebook Reklamı Vermek ve Satışlar”

Dijital Oyun Sektörüne Genel Bir Bakış

Organizasyonlarına bir süredir ara vermiş olan Mobile Monday Türkiye, dün gece Dijital Oyunlar ve Alışverişte Dijital Devrim konulu iki paneliyle tekrar başladı. Organizasyon, kötü hava koşullarına rağmen TTNET’in evsahipliğiyle başarıyla gerçekleşti. Son zamanlarda odağımı tamamen kaptırdığım iki konudan biri olan “Dijital Oyunlar” oturumu en çok dikkatimi çeken oturum oldu. Bu oturum ile ilgili olarak aldığım notlarımı katılamayanlar için paylaşıyorum. Önümüzdeki yıllarda tekrar dönüp baktığımız zaman değişimi ve gelişimi daha da net görebileceğiz.

Yeni Medyanın Yeni İşi: Dijital Oyunlar başlığıyla, Türkiye Dijital Oyunlar Fedarasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Çelik dijital oyunların, dünü, bugünü ve yarını ile ilgili başarılı bir sunum gerçekleştirdi.

Dijital Oyunların Doğuşu!

– Dijital oyunların doğuşu olarak 1962 tarihi kabul ediliyor. Bu tarihten beridir, dijital oyunlar hayatımızın bir alanında yer alıyorlar.

– 70’lerde Atari, Space Invaders ile gelişmeye başlayan dijital oyun pazarı 80’lerde Tetris, EA, Nintendo ile gelişmeye devam ederken 90’larda PlayStation, Sega, Counterstrike ile çok büyük bir kitleye ulaştı ve Xbox, WOW, Wii, Zynga derken dijital oyun sektörü hatta Erdem Bey’in haklı deyişiyle “endüstrisi” şekillenmeye başladı.

Peki bu endüstri hangi boyutlarda? Nasıl bir kitleden söz ediliyor?

– 1 Milyar oyuncu! Dünya nüfusunun geçtiğimiz günlerde 7 Milyar’ı geçtiğini hatırlatmak isterim.

– Oyunla tanışma yaşı 5 yaşından daha az. Dijital oyunlarla tanışma yaşı artık eskisi gibi yüksek değil. Çocuklar teknolojinin, internetin içine doğdukları için bu yaş da oldukça azalmış durumda. Böyle olmasının iyiliğini veya kötülüğünü siz tartışabilirsiniz.

– Oyun ekonomisinin dünyada ulaştığı mali rakamlar 70 Milyar dolar civarında. Türkiye’de ise yine 200 Milyon dolar gibi hiç küçümsenemeyecek boyutlara ulaşmış durumda.

– Yukarıdaki verileri karşılaştırmak isterseniz Hollywood ve müzik endüstrisi ile karşılaştırabiliriz. Oyun endüstrisi, hepimizin hayranlıkla izlediği Hollywood’dan daha büyük! Müzik endüstrisini ise büyüklük olarak ikiye katlamış durumda!

– Hepimizin oynadığı kızgın kuşlar ise (Angry Birds’den söz ediyorum) tüm dünyada neredeyse 500 milyondan kişi tarafından indirilmiş.

– Hayatımızda enteresan bir yeri olan Facebook’da oyunların payı %80 olarak görülüyor. Yani Facebook’u Facebook yapan şey de oyunlar diye düşünebiliriz. Kim bilir, belki de öyledir!

Dijital Oyun Pazarında İş Kolları

Dijital bir endüstriden söz edildiği için bir çok kişi iş kolu açısından çok fazla değerlendirmeyi düşünmüyor. Şöyle bir gerçek var ki, Facebook için ürettiği oyunları ile popülerleşen oyun devi Zynga’nın çalışan sayısı Facebook çalışanı sayısıyla eşitlendi. Daha bilindik bir karşılaştırma verecek olursak bir sinema filmi için yapılan çalışmalar neler ise oyunlar içinde aynısını söyleyebiliriz. Dolayısıyla neredeyse bir film yapımında çalışan kişi sayısı kadar çalışana ihtiyaç duyulur. Hatta oyunların sürekliliğini de düşünürseniz iş kolu açısından sinemadan daha değerli olduğunu bile çıkarabiliriz.

– İçerik geliştirme ve satınalma, Lokalizasyon, Pazarlama – Ticarileştirme, Teknik Operasyonlar, Oyuncu Servisleri ve Operasyonlar gibi ana başlıklar oyun dünyasındaki iş kollarını kapsar. Bunların her biri kendi alt kollarını da oluşturur.

Dijital Oyunlar İçin Gelir Modelleri Nelerdir?

Dijital oyunlar için çok çeşitli gelir modelleri bulunuyor. Bazen oyunlar, gelir modeliyle beraber oluşurlar. Yani oyunun gelir modeli de oyun gibi tamamen farklı bir şey olabilir. Bu nedenle sınırlamak pek doğru olmaz ama bilinen gelir modellerini sıralayabiliriz:

– Kutu satışı: Oyunların – Konsolların, kutu içerisinde satışları en bilinen gelir modellerinden biridir.

– Dijital Dağıtım: Steam gibi oyunu elle tutulur bir şekilde almadığımız, tamamen dijital olan, fakat kutu satışından daha mantıklı olan dağıtım kanalı önemli bir gelir modelidir.

– Oyunun içinde, etrafında bulunan reklamlar bir gelir modeli oluşturmaktadır.

– Oyunların bir kısmını ücretsiz olarak sunup, kullanıcıyı bağladıktan sonra yeni bölümler veya yeni versiyonlar için para istemek bilinen ve işleyen bir gelir modelidir.

– F2P (Free To Play) Gelir Modeli: Oyunlarda en doğru gelir modeli olduğuna inandığım bu gelir modelinde, kullanıcılar sınırlama olmaksızın oyunun özelliklerinden faydalanırlar. Fakat bu oyunlarda diğer kullanıcıları, arkadaşlarını geçme arzusu, yenme arzusu onlardan daha üstün olmayı isteme arzusu nedeniyle kullanıcıya bir şeyler alması gerektiği hissini uyandıran bir türdür. Kısaca oyunu para vermeden oynayabilirsiniz fakat daha çok özellik, daha hızlı gelişim istiyorsanız bir şeyler satın almak zorundasınız. Bu modele en güzel örnek FarmVille oyunudur.

Bunlar dışında, sunucu kiralama, jetonlar, oyun kartları gibi modeller de kurgulanabilir. Oyun sektöründe ise son olarak Merchandising görülüyor. Daha önce de dediğim gibi oyunların en büyük avantajı kendi gelir modelini yaratabilme şanslarıdır. Bu nedenle ilerleyen dönemlerde çok çeşitli oyunlar göreceğimiz için çok çeşitli gelir modelleri de göreceğiz.

Dünyada hızla gelişen oyun sektöründe ülke olarak henüz çok başlardayız. Daha almamız gereken çok yol var, bunu rakamlarda da görebiliyoruz. Bu nedenle bu sektöre ciddi yatırımlar yapılacaktır. Sizler de çalışmalarınızı bir daha gözden geçirebilirsiniz.

Ercüment Büyükşener‘e ve Natali Yeşilbahar‘a organizasyon için ayrıca teşekkürler.

Sosyal Arama Devri

Google bugün kurumsal blogunda sosyal aramaya giriş yaptıklarına dair bir yazı yayınladı. Bu yazıda artık arama sonuçlarında, sadece Google botlarının anlamlandırarak listelediği sonuçlara değil çevremizin de etkilediği sonuçlara ulaşabileceğimizden söz etti.

Sosyal Arama Nedir?

Sosyal arama benim için; sosyal ağlarımın, çevremde bulunan internet kullanıcılarının şekillendirdiği ve arama motorlarının bana sunduğu veriler bütünüdür. Şimdiye kadar arama, sadece botlar sayesinde indexlenen ve aramalarda bu botların anlamlandırdığı şekilde karşımıza çıkan sonuçlardan ibaretti. Belli başlı listeleme şartları oluştu zamanla fakat bunların hepsi suistimal edilebilen şeylerdi.

Şimdi ise aramalar artık çevremizin şekillendireceği bir şey haline geliyor. Çok uzun zamandır bu yapıyı Facebook’dan bekliyordum. Facebook’un arama motoru konusuna el atması, arama sistemini geliştirip sosyal aramaya girmesi demek, benim için Google’den arama motoru pazarından pay çalması anlamına geliyordu. (Aslında hala öyle!) Fakat Google, bu konuda biraz hızlı davrandı ve önce Google+ ‘ı ve şimdi de sosyal aramayı çıkardı.

Sana Güveniyorum Ama Çevren Kötü!

Artık sosyal ağlarda takip ettiğimiz kişiler, bizi takip eden kişiler, bizimle yapılan paylaşımlar (Bunlar, şu anda Google+ ile kısıtlanmış olsa da zamanla genişleyecektir.) arama sonuçlarımızı etkileyebilir hale gelecek. Google, yaptığı açıklamada çevremizin, sonuçlarımızı bu kadar etkileyebileceğini bildiği için bize bu konuda da yetkiler vereceğini söylüyor. Yani, sonuçlarıma kötü etki eden kişileri istediğim takdirde aramalarımdan çıkarabileceğim.

Arama sonuçlarında yapılacak bir diğer güzellik ise takip ettiğimiz kitleye göre Google’ın bizlere kişi ve marka sayfalarını önerecek olması. Bu sayede takip ettiğimiz kitleyi genişletebilir, ilgi alanımıza göre güzel keşifler yapabiliriz.

Tabi, tüm bu yapı, şu ana kadar geçerli olan arama algoritmasını da kapsayarak gelecek. Yani Google’nin de deyimiyle; Arama + Sizin Dünyanız! Bu sayede arama sonuçları bizim dünyamızla daha güzel bir hale gelecek.

Google blogunda yazının detaylarını mutlaka okuyun çünkü Google’ın bize sunduğu hizmetler sadece yukarıdakiler değil. Artık görsel aramaları, video aramaları, kişi aramaları gibi bir çok şey sosyal ağlarımız doğrultusunda çok başarılı bir şekilde şekillenecek.

Sosyal profillerimizin her geçen gün hayatımızın bir alanına etki ettiği bu günlerde arama sonuçlarına da etki edeceğini görmek, profillerimize vermemiz gereken özeni biraz daha öne çıkarıyor.

Sosyal aramanın getireceği bir diğer şey ise sosyal arama motoru optimizasyonu! Bakalım bu değişimler SEO sektörünü nasıl etkileyecek, bir çok SEO uzmanının hayallerini süsleyen S-SEO yani Social-SEO yakın zamanda daha popüler hale gelecek mi? Hepimiz bekleyip göreceğiz…