Geçtiğimiz haftalarda “Mezuniyete Beş Kala” başlıklı yazımda mezun olan arkadaşlara yönelik birkaç şey söylemiştim. Şimdi tercihler yaklaşıyor, bazı insanlara hayallerine yaklaşıyor bazıları ise uzaklaşıyor. Bu konuda bir kaç şey yazmak istedim.
Dikkat çekmesi için her yazımda geleceğe yönelik hayallerden söz ediyorum. Her zaman ön planda hayallerimiz var. “İnsanlar hayalleri olmadan yaşayamazlar” derler. Muhteşem bir söz. Hayalleri olmayan bir insanın sonsuz boşluğa düşen bir taştan farkı yok bence. Bu yüzden hayatınız ile ilgili alacağınız her kararda öncelik hayalleriniz olmalı.
Tamam, ailenin istekleri, arkadaşlar, akrabalar hepsi tek tek düşünmeniz gereken şeyler ama sonuç olarak o hayatı yaşayacak olan sizsiniz, onlar değil. Bu yüzden hayalleriniz doğrultusunda karar vermeniz mutluluğunuz için hayati önem taşıyor.
Pazar günü yani yarın, her sene olduğu gibi yine yüz binlerce öğrencinin hayatının en önemli olayı olan, ÖSS sonuçları açıklanıyor. Bu sonuçlar doğrultusunda birçok kişi tercih yapıp üniversite okumaya doğru bir adım daha atacak. Ben sınavdan daha hayati önem taşıdığını düşündüğüm tercihlere gereken önemin verilmediğini düşünüyorum.
Sınav bir şekilde gelir geçer, ama sonucu belirleyen tercihlerdir. O forma yazacaklarınız o kadar önemlidir ki ufak bir yanlış 2 yılınıza mal olabilir. (Yanlışlıkla vakıf üniversitesi yazıp, maddi sıkıntılardan dolayı gidememe en sık yapılan hatadır)
Bu yüzden çok iyi araştırma yapmanız lazım. Puandan çok sıralamaya önem vermek gerektiğini de herkes biliyor. Bu ayrıntıları da geçtikten sonra en önemli şey meslek seçimi…
Arkadaşlar amacınız sadece üniversiteye kapak atmak olmasın, olmamalı. Çünkü sonrası sizin hayatınız olacak. Ne okuyorsanız o alanda bilgi sahibi olacaksınız, ister istemez o alanda çevreniz olacak ve en önemlisi hayatınız boyunca o işi yapacaksınız. Bunu kesinlikle göz önünde bulundurmanız gerekiyor.
İnsanlara “iyi çalışmalar” yerine “keyifli çalışmalar” demek en güzeli. Çünkü o kişi işini yaparken keyif alıyorsa, zaten işini iyi yapacaktır. Ama istemeyerek işkence çeker gibi iş yapıyorsa kimse inkâr etmesin ama o kişi yaptığı işi kesinlikle iyi yapamaz. Yani işinde ciddi anlamda başarılı olmakta keyifle çalışmaktan yani istediğin mesleği yapmaktan yani istediğin bölümü okumaktan geçiyor.
Onca yıl bir tek amaç uğruna çabalıyorsunuz ama sonuç gelince amacınıza ulaşamayacağınız bile bile tercih veriyorsunuz. Bu tercih bana göre geride bıraktığınız tüm emeklerin boşa çıkması anlamına geliyor.
Şöyle düşünün; Bir yanınızda ömür boyu istemeyerek yapacağınız bir bölüm/meslek ve artı olarak bir yıl erken üniversiteli olmak. Diğer tarafta ise hayatınız boyunca keyifle çalışacağınız bir bölüm/meslek ve bir de arkadaşlarınızdan bir yıl hatta iki yıl geç üniversite okumak. Bunu biraz düşününce birinci seçeneğin ne kadar yanlış hatta (bence) saçma olduğunu anlamak hiç zor değil. Çünkü ömür boyu işkence çekeceksiniz. İnanın iki yılın hiçbir önemi kalmıyor o zaman.
Birçok kişiye “hayalin ne” diye sorduğum zaman “tıp, hukuk” cevaplarını alıyorum. İstisnalar dışınca bunların hayal olduğunu düşünmüyorum. Bunlar sadece maddi getirileri iyi olduğu için “istenilen meslekler.” Yani kesinlikle “hayal edilen meslek” değil. Bunu da “o zaman herkes doktor olur” gibi yorumlara cevap olsun diye yazıyorum.
Düşünsenize herkesin keyifle işini yaptığı bir dünyayı! Ne kadar güzel olur değil mi? (:
Hayallerinizin peşinden koşmayı hiç bırakmamanız dileği ile…
Dibine not:
1-Evet bu yıl herkesin sınavının kötü geçmesinden dolayı puanlar 4-7 puan arasında düşecektir ama kesinlikle bir önemi yoktur çünkü önemli olan sıralamadır ve onda kayda değer bir değişim olacağını sanmıyorum.
2- Sonuçlara sabah 10.30′da www.osym.gov.tr sayfasından ulaşabilirsiniz.