Facebook Factory! Yeni Nesil Fabrikalar Böyle Mi Olacak?

Az önce Sosyalmedya.co’da Facebook HQ ile ilgili bir yazı yayınlandı. Facebook’un 40 dönümlük arazi üzerine kurulmuş olan yeni ofisi tüm araziyi dolaşan, tamamen açık ofis şeklinde tasarlanmış ve yaklaşık 2.800 kişinin bir arada çalışabileceği bir alan olmuş.

Şimdi ilk bakışta ofisin yeri, manzarası, eğlencelik cihazlar barındırması, rengarenk olması çok hoş görünebilir ama maket videosu ve halihazırda çalışanlar içerdeyken çekilen videosunu gördüğümde ben korktum.

Facebook ofisinin maket halinin videosu (Çalışma masalarına dikkat)

View this post on Instagram

#mpk20

A post shared by Lu Wang (@luwang) on

Bir de çalışanların içerde çalışırken çekilen videosuna bakın.

View this post on Instagram

New office 🙂

A post shared by Andy Huang (@andrewjhuang) on

İnternet dünyasında “open office” kültürü çok yaygın ve sevilen bir kültür buna diyecek bir şey yok fakat Facebook bunu biraz abartmış. Benim bu çalışma ortamını gördüğümde aklıma gelen ilk şey aşağıdaki görsel oldu.

1- Open office demek 2.800 kişi ile bi arada çalışmak demek olmamalı.

2- İnternet dünyasında şirketler tekelleştikçe fabrikasyon bir sisteme geçiş gerçekleştiği konusunda birilerinin bir şeyler yapması gerekiyor. Facebook’un dışardan çalışan moderasyon ekiplerinin çalışma şartlarını bir inceleyin isterseniz.

3- Alanında iyi olan kişilerin çok önemli kriterlerle elendikten sonra işe girebildiği bu şirketler bana göre geleceğin “Çin fabrikalarından” bir farkı kalmayacak gibi.

4- Kol gücünü robotlar aldıkça beyin gücü fabrika konseptine geçiyor gibi. Facebook=WalMart olacaksa eğer bu ofis de Çin’deki fabrikalardan biri oluyor.

5- Bu sadece bir gözlem. Bir internet emekçisi olarak böyle bir ortamda şirketin adı “Facebook” olduğu için çalışmak istemezdim. Bu konuyla ilgili Facebook çalışanlarını dinlemek lazım. Acaba ne düşünüyorlar?

Peki siz ne düşünüyorsunuz? Böyle bir ofiste çalışmak ister miydiniz?

[Fikir/Proje Önerisi] Big Data Kullanın, Neler Popüler Gösterin!

google-trendsBig Data (Büyük Veri) konusu herkesin gündeminde. Her şey daha fazla data toplamak üzerine kurgulanıyorken tabi ki bu dataların anlamlandırılması da gündeme gelmeliydi. Öyle de oldu, herkes data anlamlandırmak (data mining) üzerine çalışmalar yapıyor ve bu çalışmalar son kullanıcıya fayda sağlayacak hale getiriliyor.

Örneğin, market alışverişlerinizde sık kullandığınız sadakat kartı sizin hakkınızda tahmin ettiğinizden daha fazla bilgi sahibi oluyor. Elde ettiği bu bilgiler sayesinde geleceğiniz hakkında yorum bile yapabiliyor. İşte tam da bunların olabilmesi ve size fayda sağlayabilmesi için elindeki bu verileri anlamlandırması gerekiyor, henüz yapan firma sayısı 1 elin parmaklarını geçmese bile bir gün bu sadakat kartları size çok fayda sağlayabilir (tabi asıl fayda markaya).

Benim bu yazıyı yazma nedenim tabi ki CRM, sadakat programları veya data mining değil. Türkiye’de bir kaç firmanın elinde olduğunu bildiğim büyük sosyal veriyi kullanarak bir proje geliştirmeleri konusunda öneride bulunmak. Bu projeyi ben de yapmak isterdim fakat böyle bir dataya ulaşmak benim açımdan kısa vadede çok zor olduğu için hali hazırda yapabilecek firmalara önermek çok daha kolay geldi. Belki birileri yapar da bende bu projeden faydalanabilirm. (:

Şu anda popüler neler var?

Sosyal ağ kullanıcı sayıları hız kesmeden artıyor, Türkiye ve dünyada büyüme en az 3-5 yıl daha sürecektir, bunu da göz önüne alacak olursak henüz potansiyel çok fazla. Türkiye özelinde konuşacak olursak yaklaşık 30 milyon internet kullanıcısı var. Çok büyük bir bölümü sadece “tüketici” olduğu için herhangi bir konu çok hızlı popüler olabiliyor ve tabi aynı hızla popülerliği sönebiliyor. Hatta öyle ki bir kaç yıl arayla aynı konular tekrar tekrar popülerleşebiliyor.

İhtiyacımız da tam olarak burada ortaya çıkıyor. Artık o kadar hızlı tüketiyoruz ki bir yerden sonra ipin ucu kaçıyor ve takip edemez hale geliyoruz. Elinde büyük data bulunduran, sosyal ağları ve genel olarak interneti takip eden firmalar işte burada bir servis sunarak bu takibi çok daha kolay hale getirebilir.

Her platform kendi “popüler konular”ını belirler ama hepsi tekil olarak çalıştığı için genel olarak internetin popüler konularını takip etmek biraz sıkıntılı olabiliyor. Twitter’da Trending Topic, Google’da Trends vs takip etmek zor olabiliyor. Bunun önüne geçmek için sosyal medyayı takip eden firmalar kelime ve url bazlı analizler yaparak genel olarak ülke gündeminin neyle meşgul olduğunu tespit edebilir, bu popüler konunun ne zaman doğduğuna, ne zaman en popüler zamanını yaşadığına ve ne zaman söndüğüne dair çok net bilgiler paylaşabilirler. Bu paylaşımları da metin, video ve fotoğraf paylaşımları olarak 3 farklı başlıkta sunabilirler.

patek philippe arama sonuclari

Bir internet sitesi!

www.bunumutlakagormelisin.com projemizin yayınlanacağı internet sitesi olsun. Bu siteye giren kullanıcılar, o anda internet dünyasının en popüler konularını görsün. En çok paylaşılan aforizma, espri, youtube videosu, vine videosu her neyse bunu bir listeleme mantığıyla takip edebilsin ve gündem değiştikçe bu konular aşağı doğru düşerek popülerliğini yitirsin. Tıpkı bir listeleme sitesi gibi fakat bu sitenin farkı birinin liste yapması değil büyük datanın anlamlandırılarak otomatik bir liste çıkarması. En popüler konuların detaylarına girerek, hangi tarihten beri insanlar konuşuyor, ne zaman patlama yapmış görebilsek, aktif sosyal medya kullanıcılarının hızına yetişemeyen kişilere “old” diye yorum yapma zevkini daha keyifli hale getirecek bir site olsa hoş olmaz mıydı?

Aktif kullanıcı olabilirsiniz ama gündemi sadece kendi çevreniz kadar takip edebilirsiniz. Çevreniz ne ise, sizin gündeminiz de ondan ibaret olur. Bu site ise sizin gerçek gündeme de uzak kalmanızı engellemiş olur ve bu sistemin bağımlısı olursunuz. Sizi bilmem ama benim her gün takip edeceğim siteler arasına gireceği kesin.

Bunu yapmak ne kadar mümkün?

Twitter’dan atılan tüm tweet’lere erişebiliyor, hatta bu tweet’ler arasında yazdığım gibi analizler yapabiliyorsunuz. Bu nedenle sisteminize Twitter’ı dahil etmek çok problem değil. Youtube’un verdiği linkler belli, sisteminize dahil ettiğiniz sosyal ağlarda link bazlı analiz yaparsanız en çok paylaşılan linkleri de almış olursunuz. Buradan da Youtube’da en popüler videoları takibe alabilirsiniz. Facebook bu konuda en problemli mecra, maalesef API yeterli veriye erişmenize izin vermiyor, burada da belki kullanıcıların kendi profillerine erişim izni alarak bir reel kullanıcı veritabanı oluşturabilir, aldığınız erişimler sayesinde popüler gündemi kısmen belirleyebilirsiniz. Instagram ve vine’da hashtag bazlı analizlerle güzel veriler elde edebilirsiniz. Bunların tamamının aldıktan sonra tek yapmanız gereken hepsinden elde ettiğiniz verileri bir algoritmayla puanlandırmak ve bir liste oluşturmak. (Söylemesi kadar yapması kolay değil tabi.) Ama sosyal medyayı takip ettiğini söyleyen sistemler için bu tür analizler yapmak oldukça önemli. (Mashable, kendi yazıları için bunu kısmen yapıyor, eminim kullanıcıları iyi bir şekilde yönlendiriyordur.)

Firmaya ne gibi bir fayda sağlar?

– Sosyal medyayı herhangi bir engel olmadan ne kadar iyi takip ettiğinizi kanıtladığınız bir platform.

– İçeriğin kral olduğu bir dünyada en kral içeriği siz belirliyorsunuz, bunun getireceği fayda hiç de küçümsenmemeli.

– Bu içeriğe erişimi sınırlı veya sınırsız yapabilirsiniz. Reklam veya abonelik modelleri ile gelir elde edebilirsiniz. (Bir çok platforma sınırsız içerik sağlayıcısı olduğunuz için iyi bir abonelik modeli çıkarabilirsiniz.)

– Müşterileriniz size artık soru işareti olmadan gelecektir çünkü siz sosyal gündemi halka sunan bir yapının sahibisiniz, kendinizi kanıtlamışsınız artık müşteriniz “acaba benim istediğim veriye sahip mi?” sorunun cevabını biliyor. Siz gitmeyeceksiniz, onlar size gelecek.

– Son kullanıcının oldukça sık takip ettiği bir platformun sahibi olmak da yukardakilerin dışında güzel bir fayda olmaz mı?

Sosyal reyting sistemleri bunun başlangıcı!

Twitter’ın da Nielsen ile dahil olduğu sosyal tv ölçümleme sistemleri namı diğer sosyal reyting sistemleri bu konunun bir başlangıcı. Kanallar, yapımcılar, medya planama firmaları elde edilen bu sosyal ölçümleme datalarından oldukça faydalanacaklar. Kanal, hangi programın ne gibi tepkiler aldığını görebilirken yapımcı, en çok hangi oyuncuya/konuya odaklandığını görebilecek. Medya planlama şirketi ise tweet atan kullanıcıların profillerine göre artık hangi saatte hangi reklamı çıkması gerektiğini müşterisine çok daha net söyleyebilecek. (Bu daha başlangıç!)

Facebook Aramalarda Başarılı Olabilecek mi?

Facebook, halka arzdan sonra beklentileri pek karşılayamadı gibi görünüyor. 38 $’dan başlayan halka arz, uzun zamandır 28 $ civarında seyrediyor. Yatırımcıların pek memnun olduğunu sanmıyorum.

Halka arz öncesi ve sonrasında Facebook’dan herkesin beklentileri vardı. Mobil uygulamada yapması beklenen iyileştirmeler ve geliştirmeler, yeni reklam modelleri, arama geliştirme çalışmaları vs… Fakat bu ve benzeri beklenen yeniliklerin hiç birinden ses çıkmadı, yapılan yeni bir iki satın alma dışında hissedarları memnun edecek işlem olduğunu pek göremedim.

Okumaya devam et “Facebook Aramalarda Başarılı Olabilecek mi?”

Facebook’un Halka Arzı ve Yan Etkileri

Facebook 18 Mayıs 2012 tarihinde merakla beklenen halka arzını gerçekleştirdi. 104 Milyar dolarlık değerlemesi ile internet sektöründe son 10 yılın en büyük halka arzı olarak tarihe geçti. Hisse başına 38 dolarlık bir değeri bulunan Facebook kısa bir yükselişin ardından ciddi bir düşüşe geçmeye başladı. Şu anda (31 Mayıs 2012) 60.27 Milyar dolarlık bir değeri bulunan Facebook’un hisse başına değeri ise 27.86 dolara düşmüş durumda. (Güncel değerler için)

Peki toplam 900 Milyondan fazla kullanıcıya ulaşmış olan Facebook’un bu denli bir değer kaybı yaşamasının arkasında neler vardı? Çok büyük yükseliş beklenen hisselerde neden büyük düşüşler meydana geldi. Bu konuyla ilgili derlediğim bazı maddeleri sizinle paylaşmak istiyorum:   Okumaya devam et “Facebook’un Halka Arzı ve Yan Etkileri”

İzlesene ve Dailymotion Facebook Uygulamalarını Kaldırın!

Bildiğiniz gibi Facebook 22 Eylül’de yaptığı F8 konferansında Time Line ile ilgili bilgileri paylaşmıştı. O konferansta hiç birimizin beklemediği ama görünce çok sevindiği bir detay vardı. İzlesene.com’un ilk Time Line partnerlerden biri olması, ve konferans sırasında logosunun tüm dünyada gösterilmesi. Evet, bu olaydan hepimiz gurur duymuştuk. İzlesene.com’un orada yer alma nedeni şuydu: izlesene.com kullanıcıları, Facebook hesaplarından izin verecekleri bir uygulama sayesinde, izlesene.com üzerinden izledikleri tüm videoları profillerinde gösterebilecekler, arkadaşlarının izledikleri videoları görebileceklerdi. Yani video izleme deneyimleri artık daha eğlenceli bir boyuta ulaşacaktı. Aynı yapıya izlesene.com ile beraber, Türkiye’de de oldukça popüler olan global video paylaşım sitesi Dailymotion.com’da geçmişti.

Aradan geçen 8 aylık sürede bu uygulamalar gayet büyük başarılar elde etti, bir çok kişi bu uygulaları kullanmaya başladı, izinler verildikçe verildi. İzlesene.com ve Dailymotion.com bu başarıya doymamış olacaklar ki son 2 aydır uygulamayı başarılı bir projeden çıkararak “spam” uygulamaya dönüştürmeyi başardılar.

Neredeyse 2 aydır, izlesene.com ve dailymotion.com’un Facebook uygulamasını kullanan kişilerin profillerinden kullanıcıların bilgisi dışında video paylaşımları yapılmaya başlandı. Sadece video paylaşımı olsa yine iyi, dailymotion.com daha çok kullanıcının ilgisini çekebilmek ve uygulamaya dahil etmek için pornografik ve erotik başlıklı videoları özellikle paylaştırıyor. Kullanıcı bu videoların paylaşıldığından haberdar olana kadar da listesinden bir kaç kişi daha bu uygulamalara girmiş oluyor.

Buradan çıkarılması gereken önemli dersler şunlar:

1- Çok fazla meraklı olmasın, meraklı olmak beraberinde tedbirli olmayı da gerektirir!

2- Facebook’da her uygulamaya her izni vermeyin. İzin vereceğiniz sırada sizden hangi izinlerin istendiğini mutlaka okuyun.

3- Gizilik ayarlarınızı ve uygulamaların ayarlarını belli aralıklarla kontrol edin. Kontrollü olmak iyidir.

“Geleneksel Sosyal Baskı” Out! “Dijital Sosyal Baskı” In!

Bir film veya dizi izlerken, yeni çıkan bir programı bir albümü değerlendirirken veya en basitinden “Kim Milyoner Olmak İster” gibi programları izlerken çevremizdeki insanlara yani ailemize ve arkadaşlarımıza düşüncelerimizi söylerdik. Onlarla beraber tartışırdık. Eleştirir gülüp geçerdik. Bundan karşı tarafın haberi bile olmazdı.

Şimdi devir değişti. Artık yeni bir albüm çıktığı zaman, film vizyona girdiği zaman veya aynı şekilde bir önceki akşam Kim Milyoner Olmak İster yayınlandığı zaman aynı muhabbetler, eleştiriler Twitter, Facebook gibi ağlar üzerinde yapılmaya başlandı. Önceleri çevremizde bulunan 4-5 kişiyi etkilerken, yorumlarını alırken artık bu ağlar sayesinde binlerce kişinin yorumlarını alabiliyor, okuyabiliyor katkı sağlayabiliyoruz. Hal böyle olunca artık karşı tarafta bu eleştirileri yorumları görmeye başlıyor, ona göre hareket ediyor.

Her zaman olduğu gibi, bazı konularda yine işin tadını kaçırmaya başlıyoruz. Eleştiri! Ülkemizde maalesef insanlar eleştiri yapmayı beceremiyorlar. Eleştiri yapmak isterken hakaret ediyorlar. Dün, Kim Milyoner Olmak İster programında bir Siyaset Bilimi öğrencisi bir genç normal şartlarda bilme ihtimali daha yüksek olan bir soruyu bilemedi ve bir miktar para ile elendi. O andan itibaren Twitter’da Türkiye’nin en popüler konularından üçü bu program ve soru oldu.

Popüler konularda yer almaları aslında güzel bir şey fakat o başlıklara tıklayıp yazılanları okuduğunuz zaman hayretler içinde kalıyorsunuz. O kadar ağır hakaretler yer alıyor ki inanamazsınız. Bu kişilere bu hakkı kim, ne zaman verdi bilinmiyor ama aslında yapılan şey çok büyük bir “sosyal baskı” oluşturmaya başlıyor. İlerleyen zamanlarda insanlar bu yarışmalara katılırken bir de işin bu boyutunu düşünmeye başlayacak, bu konu yarışmaların içerisine dahil olacak ve polemikler ciddi oranda artacak, tartışmalara dönüşecek.

Sosyal ağların şeffaflığını da düşününce çok yakın bir zamanda “Twitter’da (X) programı/yarışmacısı için yazdığı hakaretler yüzünden dövüldü/öldürüldü” haberlerini duymamamız için hiç bir neden yok. Sosyal ağlar ve televizyon daha fazla entegre olacak, bu entegrasyon arttıkça bu hakaretlerde artacak çünkü şu anda internet kullanımında en büyük yeri kaplayan 13-19 yaş arası gençler maalesef ki bilinçli internet kullanıcıları değiller.

Geçmişte çokça sözü edilen ve artık “geleneksel sosyal baskı” olarak adlandırdığım konu “dijital sosyal baskı” olarak hayatımızda yer almaya devam edecek gibi. Umarım bu konu çok uzun süre devam etmez.

“Oyuna” Geldik – Facebook’un Önemi

Geçtiğimiz hafta belirttiğim kurallardan bazılarını hatırlatmak gerekirse: Herkes için var ol, Keep it simple, Alanında en iyisi ol ve hedefleme teknikleri. Bu hafta ise Facebook’un oyun geliştiricilei için öneminden bahsedeceğim.

Facebook’ta Location Targeting, Keyword Targeting ve Connection Targeting tekniklerini kullanabildiğimizi yazmıştım. Bazı uygulamaların bir anda yükselişe geçmesin sebebi viral kanallar ile beslenmeleridir. Bu kanallar insanlara daha çabuk ulaşmanızı ve onları oyuna daha hızlı bir şekilde entegre edebilmenizi sağlıyor. Okumaya devam et ““Oyuna” Geldik – Facebook’un Önemi”

Facebook Reklamı Vermek ve Satışlar

Dijital medya planlamanın en önemli ayağının Google reklamları olduğunu düşünenlerdenim. İnternet dünyasında yapılacak olan reklamlarda mantıklı ve iyi analiz edilmiş reklamlar verildiği zaman en iyi geri dönüşler Google reklamlarından kazanılır. Çünkü o mecrada zaten ne istediğini bilen insanlara hitap ediyorsunuzdur, o kişiler zaten sizi bulmaya gelmişlerdir. Siz, bir adım atan kişiye bir adım atarak işini kolaylaştırmış olursunuz. Bu nedenle de Google reklamları başarılı sonuçlar elde edilme oranı yüksek reklamlardır. Google’da zaten gelirinin büyük bir kısmını bu reklamlardan sağlamaktadır. Okumaya devam et “Facebook Reklamı Vermek ve Satışlar”

Gençleri Bilinçlendirelim!

Geçtiğimiz gün comTalks blogumuzda “Bilinçli Medya Okur Yazarlığı” konulu bir yazı yazdım. Bu konu üzerine tahmin edilenden daha fazla eğilmemiz gerektiğini bugün çıkan bir haber ile tekrar görmüş olduk.

Bir sapık, bazı okullarda öğretmenler tespit ederek onların isim, fotoğraf gibi bilgilerini kullanarak Facebook profilleri oluşturmuş.Bu profiller ile o okullarda okuyan kız öğrenciler ile arkadaş olup çeşitli bahanelerle soyunmalarını sağlamış.  (Kaynak ve detaylar)

Yukarıda yazılan olayı 8-10 yıl önce duymuş olsaydık “yok artık canım” derdik. Çünkü o zamanlarda internet kullanan kişiler genelde internet ile belli bir yaşın üstünde tanışmış kişiler oluyordu. Fakat, artık yeni nesil internetin içine doğuyor. Onlar çok küçük yaşta internet ile tanışıyorlar ve gerçeklerin farkına maalesef ki daha zor varabiliyorlar. İnternet ile erken tanışmanın ne kadar çok yararı varsa işte böyle de zararları maalesef ki bulunuyor. Bu nedenle aileler çok daha fazla dikkatli olmalı. Artık çocuklarımızın bilinçlenmesi çok daha önemli bir hale geldi.

Daha önce yazdığım “Facebook’dan Önce ve Facebook’dan Sonra” başlıklı yazıya da göz atmanızı öneririm.

İşi Uzmanına Bırakın!

Google, yıllardır yeni bir sosyal ağ hayali ile yaşıyor. Bu olay belki de çok gündemde olduğu için bu kadar göze batıyor ama google bu konuyla ilgili bıkmadan usanmadan yeni ürünler çıkararak, denemeler yaparak çabalıyor. Hemen hemen hepsinde başarısız oldukları ise bu olayın en acı gerçeği! Son zamanlarda Google+ ile yeni şeyler deniyor fakat buna rağmen çok iyi gelişmeler olduğu söylenemez. (Her ne kadar ümitli olsam da…)

Sadece bununla da kalmadı. Uzun zaman uğraştığı fakat satın alamadığı Groupon‘a rakip olması hayali ile Google Offers adında yeni ürününü duyurdu fakat orada da sonuç hüsrandı. Beklenen satış rakamlarının yanına bile yaklaşılmadı ve son olarak ana sayfasında reklam olarak bu konuya yer verdi, (Google, anasayfasına hiç bir zaman reklam almayacağını söylerdi) fakat yine olmadı. Muhtemelen başarısız projeler çöplüğünde yakın zamanda yerini alacaktır.

Facebook, dünyayı kasıp kavururken her dalda yer almak için de büyük bir çaba harcıyor. Daha önce yazılarımda yer verdiğim Places, Deals, Credits gibi bir çok uygulama ile tüm sosyal uygulamaları tek bir yerde toplamak, insanları Facebook’dan dışarı çıkarmamak için son sürat çalışıyor. Başarılı oldu mu? Pek sayılmaz.

Facebook, Foursquare’e rakip olması amacıyla Places’ı duyurdu. 500.000’den fazla kullanıcıyla hayata geçen bir uygulama olsa da henüz Foursquare’in popülerliğine ulaşmış değil. Foursquare kullanıcılarını Places’e kaydırma hayali ise büyük bir hüsran oldu.

Yine dünyayı kasıp kavuran modellerden biri olan grup alışverişi konusunda Facebook ciddi yatırımlar yapıyordu. İnternet sektörünün aktif takipçileri Facebook’un Deals hizmetini duyurmasını bekliyordu ki acı haber geldi. Facebook, Deals hizmetini başlatmadan bitirme kararı aldı. Bir çok kişi için çok büyük bir şok olmuştu çünkü gerçekten çok büyük işler yapılabilecek bir projeydi.

Yukarıda yer alan örneklerin her biri, dev şirketlerin başarısızlık hikayelerini oluşturuyor. Bu şirketlerin ortak noktaları şunlar:

Çok büyük şirketler, büyük kitlelere kolay ulaşma imkanları var, çok ciddi yatırım imkanları var ve kendi işleri dışında çok büyük işlerden pay çalmaya çalışıyorlar. En önemli ortak noktalarından biri de bu işlerinde diğer bir çok örnekte olduğu gibi başarısız olmaları.

Çünkü başarı getiren tek şey büyük olmak, para, hizmet, imkan sahibi olmak değil. İşinin uzmanı olmak.

Facebook, insanları çok iyi etkileşime geçirmeyi başardı, tabir-i caizse çok iyi sosyalleştirdi ama onlar fırsat satamaz, çünkü sosyal mecraları, dinamiklerini, kullanıcı alışkanlıklarını o alanda çok iyi biliyorlardı, o işin uzmanlarıydı. Grup alışverişin değil.

Google, arama, analiz ve reklam uzmanı. Bu işleri en başından beri en iyi şekilde yapıyor ve yapmaya da devam edecek. Fakat Google kullanıcı alışkanlıklarını, sosyal ağların dinamiklerini Facebook kadar iyi bilmiyor, bilemez. Çünkü yıllardır o işi yapmamış, uzmanlarına sahip değil.

Google ve Facebook sadece birer örnek, bunun gibi geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan çok fazla proje, çok büyük şirketler var. Google’nin yapabileceği en mantıklı hareket Groupon’u satın almak olurdu ve ilk olarak denedi ama olmadı, satmadılar. Benzerini yapmaktan daha farklı yöntemlere başvurmalarını beklerdim…

Facebook, zamanında Friendfeed’i satın aldığı gibi Foursquare’i satın alma yoluna gidebilirdi. Öyle olsaydı çok daha başarılı işler çıkabilirdi fakar yapmadı ve başarısız oldu.

Büyük şirketlerin genelde yaptığı gibi kelle avcısı olmak lazım. Bazen dev şirketler daha ufak şirketleri alarak hemen kapatırlar. Burada tek amaç satın aldıkları şirketlerdeki kişileri kullanmak, onların beyinlerini daha değerli işlerde kullanmak. En iyi yöntem budur, insana yatırım yapmak genelde o insanın yaptığı işe yatırım yapmaktan daha değerlidir. Bu nedenle en iyisi siz işi uzmanına bırakın.