Din ve Markalar

2006 yılında, yaşları 23 ile 64 arasında değişen 15 rahibe ile deneysel bir çalışma yapıldı. Bu deneyin amacı, fMRI adı verilen bir nörogörüntüleme tekniğiyle, beynin dinsel duyguları veya iançları nasıl deneyimlediğini daha iyi anlamaya çalışmaktı. Karmaşık bir sorunun cevabı aranıyordu; dua etmek gibi özel ruhani deneyimler sırasında ya da kendimizi Allah’a daha yakın hissettğimiz ilahi anlarda beynimizin hangi bölümleri ışımaya başlıyordu.

Önce rahibelerden, Karmelit Mezhebi üyesi olarak yaşadıkları en derin dinsel deneyim anını anımsanmaları istendi ve beklendiği gibi, tarama, rahibeler bu deneyimleri kafalarında canlandırırken, beyinlerinin, neşe, huzur, kendinin farkında olmak ve hatta sevgi gibi duygular üreten merkezi küçük bir bölgesi caudat çekirdeğindeki nörün faliyetlerinde bir canlanma olduğunu gösterdi. Hareketlenen bir diğer bölge de bilimcilerin ilahiyatla bağlı duygu çağrışımlarıyla ilgili olduğuna inandıkları insula bölgesiydi.

Bilimciler ardından rahibelerden kafalarında bir başka kişiyle derin bir duygusal deneyim yaşadıklarını canlandırmalarını istedi. ilginç bir sonuç çıktı, bu sırada yapılan taramaların kaydettiği faaliyet tümüyle farklı bir tablo çiziyordu. Sözün kısası, bilimciler, insan beyninde tek bir “Tanrı Noktası” bulunmadığı, dinlse ya da ruhani düşüncelere daldığımızda aktifleşen ayrı özel bir bölge olmadığı fakat, dinle ilgili düşünceler ile diğer insanlarla ilgili düşüncelerde farklı tablolar çizildiği sonucu çıkarıldı.

Buy-ology kitabından alıntıladığım nokta, yapılan bir bilimsel deney sonucu beynimizin, dinsel duygulara ve dünyevi duygulara nasıl farklı tepkiler verdiğini kanıtlar nitelikte. Peki ama dünyevi ve ruhani şeyler farklı tepki veriyor ise markaların “din” üzerinden yaptıkları çalışmaların nedeni ne? Neden din? Okumaya devam et “Din ve Markalar”

Markalar ve Mayalar

2012’nin son aylarında en çok konuşulan olaylardan biri de “Mayalar” ve “Kıyamet” kehanetleri oldu. Çok uzun zamandan beri konuşulan bu kehanetler ile ilgili Türkiye’de pazarlama anlamında bir fırsat doğdu.

Peki bu fırsatı değerlendirebildik mi? Bence hayır!

21 Aralık bitti ve geriye dönüp baktığımız zaman “markalar” bu konuda sınıfta kalmış görünüyor.

Not: Şirince köyü, bunca habere rağmen “boş” kaldı!

“Önümüze çıkacak diğer fırsatları daha iyi değerlendirmek dileğiyle” diyerek sosyal ağlarda karşılaştığım “Mayalar” hakkında paylaşım yapan markaları bir bakalım.

Simple is beautiful – Basitlik güzeldir.

Basitlik birçok tasarımcı ve pazarlama profesyoneli için bir erdemdir.

Basit ürünler kolay kullanılabilir olmakla beraber, kolay pazarlanabilen ürünlerdir. Bir ürünün yaşamı, tüketicinin ürünü tanıma süresine bağlıdır. Tüketici ürünü ne kadar çabuk benimserse, pazarlama imkanı o kadar artar.

Bir ürünü kullanıcıya sunmaya başlamadan, onlarca özelliği olan bir sistemi direk kullanıcıya doğrultmak yerine, özellikleri kullanıcıyı dinleyerek sırayla aktif hale getirmek bana sürekli mantıklı gelmiştir.

Pazarlama ve kullanılabilirlik bir sorun olarak değil, birleşik bir etkileşim olarak görülmelidir. Ürün geliştirmede yapılan büyük hatalardan bazıları, kullanıcıya çok şey sunmayı istemektir. Bir uygulamayı örnek alacak olursak aşağıdaki çizim birçok şeyi anlatacaktır.

Fark-ı Titreşim – Yeni Medya Kampanyası

Fenomen Blogger projesi ile ilk olarak blogları kullanmaya başlayan Gillette firması çok daha yenilikçi bir proje ile karşımıza çıktı. İlk projede de çok güzel bir sinerji yaratıp blog yazarlarını da işin içine katıp bir “yeni medya” işi yaptılar ve bence çok başarılı oldular.

Bu yıl yine yeni çıkan bir tıraş setini gönderdiler ama bu defa kullanıcıları çok daha fazla etkilemeyi başardılar. Çünkü bu defa kullanıcılar kendini daha özel hissediyordu ve kendini daha fazla işin içinde görüyordu. Gönderdikleri siyah kaplı şık hediye kutusunda parmak izi şekli vardı ve oraya bastığımız zaman ismimizle bize hitap eden bir konuşma gerçekleşiyordu. Gerçekten çok yenilikçi bir fikir, kesinlikle kullanıcıların kendini daha özel hissetmesi için yapılmış ve bence bunu başarmışlardı.

Gillette Traş Seti

Proje bununla kalmıyordu geçtiğimiz sene olduğu gibi yine bir süreç vardı ve bu sürecin içinde bloglar ile blog okuyucuları tam anlamıyla dahil oluyordu. Bloglarda bu konu üzerinde yazılmış (şu anda benim yaptığım gibi) yazılara ulaşılmasını sağlayacak bilmeceleri projenin sitesinde yayınlayan proje yöneticileri bu siteleri bilmeceleri çözen bazı kullanıcılara ödüller veriyor ve süreç tamamlandığı zaman da büyük ödül olarak bir Mac Book ve iPod Touch hediye ediyorlar.

Proximity İstanbul ekibi tarafındna yürütülen bu yeni medya reklamı için ekibi kutluyorum. Çok daha yenilikçi işler yapacaklarına inanıyorum.

Coca Cola ve Reklamları

Coca Cola reklamlarını herkes çok sever. Neden? Çünkü bu reklamlar her zaman duygularımıza hitap etmiştir, yayınlandığı zamana göre güzel bir anlam içermiştir.

Sadece zamana uygun reklam yapmak da yetmez aslında. Bunu iyi aktarabilmek de bir o kadar önemlidir. Sonuçta tüm markalar bayramlarda bayram reklamı, ramazanda ramazan reklamı, milli maçlarda maç reklamı yayınlar. Yine bunların içinden zekice yapılmış olan, izleyiciye en samimi olan ön plana çıkar, sevilir, konuşulur.

Coca Cola bunu başarıyor. Her dönemde yaptığı reklamlarla ön plana çıkıyor. Türk markası olmadığı halde Türkiye’nin yapısına uygun iyi reklam çıkarmayı başarıyor. Diğer Türk markalarına göre daha yerel, daha geleneklere uygun reklam yayınlıyor. Yani dünyanın bir çok ülkesinde yaptığı gibi iyi lokalizasyon yapıyor. Marka konumlandırmasına da en az marka kadar önem veriyor.

Pepsi’nin bir çok ülkede çok popüler olduğu halde Türkiye’de popüler olamamasının en büyük nedenlerinden biri de budur. Türkiye pazarını, Türkiye halkını tanımadan, benimsemeden Pepsi’nin dünyada ki popülerliğinden faydalanıp bir yerlere gelmeye çalışması onu bu pazarda gerilere düşürdü.   Okumaya devam et “Coca Cola ve Reklamları”

ParaMarka.com – Pijama, Terlik, Reklam

Para Marka Kübra Sönmez ve Rahşan Tan tarafından hayata geçirilmiş web 2.0 standartlarında bir proje. “Pijama, terlik, reklam” diye başladılar işe. Slogandan da anlaşıldığı gibi interaktif reklam ve pazarlama şirketi olan Para Marka reklam severler ile markaları buluşturmayı hedefliyor.

Sistem 3 bölümden oluşuyor; Beyin, Göz, Kulak. Şu anda beta aşamasında olmalarından dolayı sadece Beyin bölümü aktif çalışıyor. Diğer bölümlerin şu anda ne işe yaradığını bilmesek de farklı farklı görevlerinin olacağı belli, bakalım neler olacak.

Beyin bölümüne gelince; Burada Para Marka bünyesinde yer alan markalar, kullanıcılardan ürünleri için slogan, tasarım gibi reklam kampanyalarından kullanılabilecek değişik fikirler istiyor. Paramarka.com üyeleri fikirlerini sunuyor ve marka bu fikirlerden beğendiklerine bir miktar ödül dağıtıyor. Yani telif hakkı gibi düşünebiliriz. Siz bir fikir üretiyorsunuz, bir firma kullanmak için size bir miktar para ödüyor.

Özellikle reklam severler için çok iyi bir sistem oluşturulmuş. Çünkü bir çok insan sevdikleri markaların daha iyi reklam yapabileceğine inanır, reklamları izlerken “bana yaptıracaklardı bu reklamı” diye düşünmeden duramaz. Reklam severler artık Para Marka aracılığı ile bu fikirlerini markalara ulaştırabilme imkânına sahip olacak, en azından sistemin amacı bu.

Para Marka şu anda beta olmasına rağmen çok hızlı bir gelişim yaşadı, bu gelişmede ki en büyük etken fikrin güzelliği olsa da şirket kurucuları sosyal medyayı da çok etkili kullanarak büyük bir desteği arkalarına aldılar. Gelişim sürecini severek takip edeceğimiz bir proje ortaya çıkmış oldu.

Para Marka’nın şu anda 2 ilde (İstanbul, Ankara) ofisi bulunuyor. Bu ofislerin en şirini olarak İstanbul Ofisi diyorlar. (: (Yusuf Ozan Taşdemir) Şu anda 3 ofisi bulunan Para Marka 20 kişiden oluşan güzel bir de ekibe sahip. İlk çıktığı günlerde çok beğenilen (hala beğeniliyor) Para Marka karakterlerinin de bu 20 kişilik ekibin içinden birileri tasarlıyormuş.

Son zamanlarda yeni fikirler göremez olmuştuk, umarım bu güzel fikir amacına ulaşır ve hak ettiği yeri alır. Süreci merakla takip ediyor olacağım.

Camiden Sandığa

Bugün cuma. Haliyle cuma namazı da vardı. Evimizin yakınlarında ki camiye gidince kapının önünde gelen giden herkese selam veren bir adam gördüm. Şık giyinmiş, taranmış gelen herkesi selamlıyordu.

Sonra duvarlarda ki afişleri görünce durumu anladım. Bizim mahallenin muhtar adaylarından biriymiş. Muhtar adayımız her şeyi yaptıktan sonra normal olarak halkın içine girip onlarda iyi bir izlenim uyandırmaya çalışmış ve bence çok iyi yapmış. En azından ne derece samimi olduğunu göstermiş oldu.

Şu seçim döneminde parti adaylarının yapmadığı şey kalmadı, her biri ayrı bir yerde atıp tutuyor, topladıkları insanları yalanlarına inandırmaya çalışıyor (şahsi düşüncem). Bir yerlerden buldukları telefon numaralarımıza istemediğimiz saçma sapan reklam mesajları gönderiyorlar ve daha birçok nedenle canımı sıkıyorlar.

Bu kadar nahoş görüntü arasında bu gün o muhtar adayını görünce içim bir hoş oldu. Umarım iyi olan kazanır…