Ayak Uydur, Ayakta Kal!

netflix-feet-up

Gelişmelere karşı direnmek veya kayıtsız kalmak herkes için oldukça kötü sonuçlar doğuran bir eylemdir. Şahıs, şirket veya devlet olmanız hiç bir anlam ifade etmiyor. Tabiri caiz ise gelişmelere karşı direniyorsanız kaybedenlerdensiniz.

Kişi olarak direndiğiniz zaman, bireysel gelişiminiz durur ve hatta gerilemeye başlar. Gerileme nedeni de zamanla doğru bildiğiniz şeylerin bile bazı gelişmeler karşısında değişebileceğindendir. Yani durduğunuz yerde (en sevdiğimiz şey) gerilersiniz. Ne kadar harika değil mi?

Şirket olarak direndiğinizde gelişmeler artık birilerini rahatsız etmeye başlar. Gelişmelere karşı direnerek iş yapmaya çalışmak size zaman kaybının yanında artık büyük bir eksi olarak döner. Çalışanlarınız huzursuz ve mutsuz olur. Yaptığınız iş belki çoktan şekil değiştirmiştir, gelişmeler farklı ihtiyaçlara neden olmuştur ama siz hala yerinizde sayıyorsunuzdur. Tahmin ettiğiniz gibi bu durum sizin sonunuz anlamına geliyor. (Nokia?)

Plak şirketleri radyolara karşı ne kadar direndi?

Yaşımdan dolayı plak dünyasında yaşamadım ama her dönemin olduğu gibi o döneminde teknolojik gelişmeleri vardı. Radyo! Radyo yayınları başladığı dönemlerde acaba plak şirketleri satışlarında meydana gelen düşüşten dolayı radyocuları suçladı mı? Onları egale edebilmek için çabaladı mı? Yoksa radyoyu güzel bir dağıtım kanalı olarak görüp oradan da para kazanmaya mı çalıştılar? Bu konuda net bir bilgi bulamadım ama tahminimce sürece ayak uydurdular.

İhtiyaçlar değişti ve plaklar tek başına bu ihtiyaçları karşılamaya yetmeyince artık devir değişti ve kasetler ve hemen ardından CD’ler çıktı ve sonrası hepimizin bildiği gibi iTunes, Spotify vs…

Konuyu asıl getirmek istediğim nokta tabi ki internet dünyası ve bu dünyaya karşı uzun yıllar verilmiş anlamsız savaşlar. Müzik dünyası neden interneti bir dağıtım kanalı olarak görmek yerine savaştı? Harcanan onca savaş sonucu iTunes ve Spotify gibi hizmetler müzik dünyasını istemese de dijitalleştirdi ve şu anda herkes memnun. İnternet gibi bir gelişmeyi faydaya çevirmek yerine direnmek tabi ki müzik endüstrisine büyük kayıplara neden oldu.

Televizyon dünyası (sinema, dizi bir arada düşünelim) için de durum pek farklı olmadı. İnterneti alternatif bir dağıtım kanalı olarak kullanmadılar ve sonuç Netflix. Netflix ve benzeri platformlar şu anda televizyon kanallarının izlenme sayılarını düşürmekle kalmıyor DVD satışlarını yerlere indiriyor. Artık sadece internet için yapılan diziler takip edilmeye başlanıyor ve tabi televizyonda yayınlanan diziler de çoğunlukla internetten takip ediliyor. Dizi firmalarını Youtube üzerinden kazandıkları paralar için Google’da basit bir arama yapmanız yeterli.

Gazetelerin içler acısı durumunu artık konuşmaya bile gerek yok. Sadece tıklatma odaklı galeriler, ve otomatik sayfa yenilemerinden başka bir şey değiller. Bunun yerine zamanında ve tabi ki kaliteli iyi işler yaparak online dünyada da “gazete” olarak kalabilirlerdi.

Şirketler, sosyal medyada yer almamak için ne kadar direndi ve ne kadar geç kaldı hepimiz yakından takip ettik. Sonucu her zamanki gibi yeniliğe ayak uydurmakla sonuçlandı.

Sonuç olarak yeniliklere karşı direnmemeyi bunun yerine en hızlı şekilde adapte olmayı öğrenmemiz ve başarmamız gerekiyor. Bunu en iyi şekilde yapanlar ayakta kalacaktır, yapamayanlar ise 3. sayfa haberleri gibi bir haber ile uğurlanmaya mahkumdur.

Peki 2015 ve sonrası yenilikler hakkında neler yapıyorsunuz? Takip ediyor musunuz?

Newism – Tüketiciler Artık “Yeni” Olanın Peşinde

Yakından takip ettiğim TrendWatching.com bu ay “Yenilik” üzerine güzel bir rapor yayınladı. Bu raporda, müşterilerin neden “yeni” olanı istedikleri üzerine çok güzel açıklamalar ve örnekler bulabilirsiniz.

Teknolojinin hızla geliştiği bu günlerde artık bir şeylerin eskimesi, bozulması ve tamir edilmesi konularından neredeyse söz etmez duruma geldik. Bunun önemli iki nedeni olduğunu düşünüyorum.

1- Bozulmasına imkan vermeden yenisini almak.
2- Bozulmasına imkan vermeden yine “yeni” bir şey için değiştirmek/takas yapmak/satmak.

Aslına bakarsanız benim hayatımda yukarıdaki iki madde oldukça fazla işliyor. Sürekli “yeni” bir şeyler deneyimliyoruz ve daha “yeni” şeyler deneyimleyebilmek adına çaba harcıyoruz. Bu nedenle de ürünlerimizin eskimesine, bozulmasına imkan vermiyoruz. Bozulmadan sattığımız/değiştirdiğimiz ürünümüzün bir başkası için de “yeni” bir deneyim olduğunu unutmamak gerek.

Newism konulu bu araştırmada ilgimi en çok çeken “FSTR” Başlığını burada paylaşıyorum. Tüm araştırmayı okumanızı öneriyorum.   Okumaya devam et “Newism – Tüketiciler Artık “Yeni” Olanın Peşinde”

Facebook Beni Heyecanlandırıyor!

Facebook konusunda bitmek bilemeyen “gizlilik” tartışmaları bir yana özellikle kişisel bilgilerimizi doldururken bizlerden istediği ilgi alanımıza yönelik etiketler üzerinde yapılan değişiklikler Facebook’a olan hayranlığımı bir derece daha arttırdı.

Facebook’da daha önceleri sadece etiketler ile kendimi tanıttığım bir “Bilgiler” sayfasına sahiptim. Tabi ayrıca eklediğim iletişim bilgilerini saymazsak, dışarıdan profilime bakan biri sadece o etiketlere bakarak benim hakkımda az çok bilgi sahibi olabiliyordu. Son yapılan değişiklikler ile (bir kaç hafta önce) profil bilgilerimi güncelledikten sonra daha önce eklediğim o etiketlerin (İlgi alanı, sevdiğin müzikler, izlediğim programlar gibi…) her biri birer sayfa haline dönüştü.

Örneğin, sevdiğim aktiviteler bölümüne “Fotoğraf çekmek” şeklinde bir etiket girmiştim. Bu etiket sayfa haline dönüşünce profilinde bu etiketin bulunduğu herkes o sayfanın hayranı oldu. O sayfaya tıkladığımda şöyle bir açıklama yer alıyor:

Amacımız bu Topluluk Sayfası’nı bu konudaki paylaşılan en iyi bilgi koleksiyonu yapmak.Fotoğraf çekmek konusuna sen de ilgi duyuyorsan, kaydol ve yardımına hazır olduğumuzda sana haber verelim. İlgili bir Wikipedia makalesi veya Resmi Site önererek başlamamıza yardımcı olabilirsin.

Yani o etikete sahip kişiler bir arada toplanmış oluyor, bununla da kalmayıp o kişilerin beraber birnevi Fotoğraf çekmek konulu Wiki sayfası oluşturması sağlanıyor. (En azından amacın o olduğunu düşünüyorum.) Bu düzenleme üzerine Facebook için bir çok teori üretilebilir. (:

Yani Facebook bu basit değişiklik ile ilgi alanları benzer olan kullanıcıları otomatik olarak bir araya getirmiş oldu, bununla da kalmayıp ortak bir sayfa geliştirmelerini teşvik ediyor. (Henüz “kaydol” dediğimiz zaman bir değişim olmuyor, Facebook o konuda yeni bir şeyler düşünüyor sanırım) Böylece kullanıcılar arasında ki ilişki artacak, etkileşim ve paylaşım artacak. Tüm bunlar da Facebook’un insan ilişkileri üzerine devasa bir kral olmasını sağlayacak, şu anda Google’nin arama ilişkisi üzerine bir kral olduğu gibi.

Web 3.0 diye adlandırılan Semantik Web internetin daha fazla ilişkili ve anlamlı olmasını sağlayan bir yapı diyebilirim. Google arama motoru üzerinde bu olayı gerçekleştirirken Facebook’un da insan ilişkileri üzerine bu olayı gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Yani dışarıdan bakıldığı zaman klasik bir arkadaşlık ve paylaşım sitesi konumunda görünen (!) Facebook aslında bundan çok daha fazlası ve daha fazlasını oluşturmaya devam edecek.

Tüm bu söylediklerim basit bir değişiklik üzerineydi fakat bunları diğer Facebook değişimleri ile (Bildiğimiz veya bilmediğimiz değişiklikler) birleştirdiğimizde aslında arka planda neler döndüğünü biraz daha anlayabiliyoruz.

Şimdi tüm bu ilişkilerin geliştirilebilmesi, yani insanlar üzerinde ki ilişkileri düzenleyen, kolaylaştırmayı sağlayan bir anlamlı ağ olurturulabilmesi için kişisel bilgilerin gizli olması Facebook’un ne kadar işine gelebilir?

Facebook anlamlı bir ağ (Web 3.0) oluşturabilmek için gizlilik ilkelerini ne kadar kapalı bir yapıda tutabilir ki?

Yani demek istediğim Facebook’un altından kalkamadığı bu gizlilik konusunun temelinde yatan neden semantik bir yapı oluşturma isteğidir.

Bundan böyle sadece arkadaşlarımız bizi ilgilendirmeyecek…

Not: Facebook’un sayfalara eklenebilen “beğen” butonu da aynı konu ile ilgili bir olay fakat ayrı bir yerde incelemek lazım. Fırsat bulursam onu da yazacağım. (: Keyifli bloglamalar…